Saturday, December 8, 2012

Please do not be a stranger in my place!



I do not know what to say if you still would like to come to my island, be my guest then!
do not let your past regrets ruin our day! And plz do not be a stranger in my place, I am pleased to welcome people who are capable of drinking tea without "husstttttttt" noise! That is all I am asking for!

Bakkal amca bu parayla kac tane ask gelir?

oteye gidin, sonra icimde buyuk kuytu kuyular var oralara dusuverirsiniz
oteye gidin, bana sizin hayata bictiginiz elbiseler buyuk geliyor, oteye gidin
icim almiyor, icime sigmiyor, aglarken gulemiyorum, oteye gidin
ben bir melek degilim, hicbirinin ruyasinida gormus degilim, belki bir ney sesi uzaktan duyulan
oteye gidin, yeter, ben alici degilim, pazarliklari birakin yeter
agir baslayip hizlanan sarkilar gibi, tanimlanamayan algilar gibi, taraflar ve surlar gibi
oteye gidin
oteye gidin, ne yara ne de merhem, ne cevap ne de soru
yukum agir,
oteye gidin, darmadagan olmusluklariniz hicbir bahar getirmedi ki, neyin gulumsemesi beklediginiz
bakislarinizi, gulslerinizi, tasip dokuluslerinizi, sevislerinizi aglayislarinizi da alin bir oteye gidin,

oteye gidin az da ben goreyim hayati, belki sizin anlattiginiz kadar karmasik degildir ha?

oteye gidin ben omuzlarinizdan gordugum kadarini hic begenmedim

bir gunahti yasamak ama yalnizligi ben kendi ellerimle sectim!

oteye gidin Allahaskina, bi nefes alayim!


sey peki bakkal amca sen soyle bu paraya kac ask gelir?


Wednesday, November 14, 2012

..elleri guzel adamlar, adamlar elleri guzel
konusuyorlar da atamiyorlar yukunu omuzlarindan dunya derdinin...


                                   gozyasi kadar sahicidir aci da, ve duman kadar  basinabuyruk!

Monday, November 12, 2012

Susmak bu kadar serefli olmasaydi....

hangi kelimenin ucundan tutsam elimde kaliyor
cebren ve hileyle topluyorum hayallerimi
hangi yana baksam boguyor zaman
bir mezarlik ki, oluleri birbirini hatirlamiyor

sana ragmen sana dair tuttugum kelimeler var
susmak bu kadar serefli olmasaydi
belki dokulurlerdi dudaklarimdan sebnem sebnem
heceledigim kiyametler

susmak bu kadar serefli olmasaydi
sonbahari ellerimle bogar cigligini sana duyururdum
olmasaydi bu kadar magrur eger

Konusmak cok garip, soylemek karar vermek
istemek de cok garip
sirtina binmis yuk gibi, icimden atip kurtulayim desen
saatler ok olup saplaniyorlar
geri donusu yok, kopekler uludu kapimda bir kere

canim da yanmiyor degil, gercege toz kondurmazken
ne yalanlar agladim dogru onunde nobet tuttu
ne icinmis ki peki?

simdi sana acilir yollar belki, ya da acilmaz
ne bilmiyorum ne denmeli
susmak bu kadar serefli olmasaydi
gozyasimla anlatirdim belki....

Friday, November 9, 2012

seviyorsun dogrusu...

biri bana kendini tarif et dedi,
soylediklerim hakaret anlasildi,
ama dogruydu soylediklerim
ben ellerine dogdum gunahkarlarin,
ilk aglamam cigerimin yanmasindan degildi

yokuslari, yokuslara inat dimdik duran evleri,
gunesin istirahate cekildigi ikindi vakitlerini
ayin refagatcilik etmesini geceye, sevdim...

sevmek, ayipti
ayip gunahtan beterdir
kulaktan dolma inanmaklarda...

sana ogretmediler mi?
nasil kelepce takilir goze?
bakmazsan gormezsin
ama yalan! gosteriliyor onune cikiyor ayiplar
sevecek oluyorsun, seviyorsun dogrusu...

sevmek ayip, dinle,
dudagi ucuklamis vaadleri var insanlarin
icten pazarliklar degil ama sevmek ayip

ayip kimsenin gormedigi yerin padisahi
sevmekte dizginleyemedigimiz kuheylan!

simdi ben ayipin hapislisi...
sen gururun iblisi...
gunah bize gunah

bide soruyorsun ayrilik neden?
sevmek ayip, herkesin yalnizligi kendine..

ayip gunahtan beterdir
ama ben sevdim, ayipsa ayip
ikindi vaktlerini
yokuslari, evleri...








Ben belki de Robert yuzunden boyle oldum...

Bu benim kendime yenilmisligimin resimli kulliyatidir...

bir dokunup bin ah isitmenin, insanlara karsi acmis oldugum gulumseme savasinin belki bir manzumesi..

Ha diyeceksin ki belki anlam etmiyor, okuduklarim tatmin de etmiyor...yinede okumak iyidir, hikayeleri sacma sapan da olsa dinlemek iyidir, insanlari...

guleceksin ama ben yine ruya gordum...belki de ruya degildi bilemiyorum, seni goremeyince uyandigimi anladim...

ekmek kirintisi israf eder gibi, ufak ufak yokediyor beni, belirsizlikler...

hala resim mi bekliyorsun? guldugun resme bakiyorum ben, hepsi bu, bana da gulermi acaba diye...

Robert evdeysen sana caya gelicem! Belki de bana "now close the window" u kendi sesinden okursun!



Now close the windows and hush all the fields:
If the trees must, let them silently toss;
No bird is singing now, and if there is,
Be it my loss.

It will be long ere the marshes resume,
I will be long ere the earliest bird:
So close the windows and not hear the wind,
But see all wind-stirred.

By Robert Frost

ben calmasam da sen benim evimin kapisini caldin bir kere!





Saturday, November 3, 2012

Beni bi cumle icinde kullansaydin belki daha iyi anlam ederdim!

sen gariptin, yanlis geldin, yanlis kapi caldin, aslinda oyle olmamisti oyle olmamaliydi...senin boyle olman en sevdigim sarkiyi tersinden soylemem gibi, senin boyle olman kabus gibi, yanlis yanlis olali boyle yanlis olmamisti gibi...

cok garip oldu, boyle olmamaliydi...tecrube koyarlar adini simdi bunun, salaklik aptallik ve baska baska asagilayici ne varsa aslinda! tecrube yerine onlar kullanilmali...senin gozun deger mi benim dokundugum bu satirlara bilmem bilemem...ama bu bende son vukuu bulusu olayin haberin ola! birdaha da anmam...(yalani en guzel yapan yemin kismi, hatta su "bir daha mi asla" kismi...daha iyi anlamak icin ornek, misal eger yalan kek ise ustune yemin etmek kremasi gibi falan!)

beni bi cumle icinde kullansaydin belki daha iyi anlam ederdim! anlamadan hatta dinlemeden, dahasi bi sormadan...bakma hep senden bahsettigime artik bende diyorum ya bu senin tukenmen demek aslinda bende!

ben simdi Gorgo nun bana yedi dunya adedince acilmis kollarina birakirim yine kendimi, sarkilari mars eder patikalarda kendi kendime dertlenirim...

dislerimiz degil ama guluslerimiz cok benzerdi belki! belki ayni seye cok gulerdik, ne iyi olurdu!

Gorgo, gercegi senle kiyasladigimda basima gelenleri gordun, beni belki bana birakmasan cok iyi olur...iyi uykular dilegi gercek olsun, artik kabus gormeyeyim uyumadan!

misil misil...

Monday, October 29, 2012

elini hayata bulayan insan gibi, hayat ellerimde can vermis gibi

elini hayata bulayan insan gibi, iki kisinin arasina hic bir soz karistirmamak, su oyle dedi bu ne kasdetti dusunmemek, hayat ellerinde can vermis insanlar ne de guzel savuruyorlar her turlu kaygiyi, sel basti deprem oldu, yokoldum....hic bir kaygiya yer yok, oh mis...

oteye git birader, yeni verdik hayati topraga... Ne agladik ne sizlandik, simdi daha cesur yasiyoruz!


Bana sallanmaya gidiyoruz dediler....
Bazan inanmak istedigin seyi secme sansin olmuyor...

Bayim bu yalnizlik size mi ait? gelin paylasalim!

Saturday, October 27, 2012

I put my umbrella up but I could not hide my face, not my face but my eyes, not my eyes but the pain in them...


Am I supposed to hide my pain? How can I? You will think I am insane, but how do I stop accusing myself of being lonely.. I have chosen loneliness but I cannot stand it.

Consequences follow me but I should not meet them right?

Does not my pain get his coffee yet?

Oooo he is already awake!

Good morning then!

Limbo


                                                                  
Sleep without worrying about anything. Sleep endlessly. Without thinking, and knowing that you will be awakened anyway. Do not rush anything around me, please stop talking and complaining. Silence is all I am asking for.
Possibility of awaking to life already bruised my present approaches. Setting up my alarm clock every morning should not mean that I endure to continue…to breathe in a world where people are ashamed of shyness. Sleeping is the best way to prove the world that I do not care about anything.
 Which one are you? Are you the light or are you the eye? Who brings sleep to human consciousness? Is it the light or the human eye who sacrifice?  Which one are you then? Are you the water, are you the fish? Who brings the night to the ocean? Who sleeps besides everything in it?
There are no answers in sleep, there are no questions. You and me, and others - we are all equal. Sleep is the only place that I can grasp the image of myself, and speak with you the same tongue.
Do not ask anything, I beg you, since there are no questions. And do not answer the silliest question on earth when people ask even rhetorically: “Are you sleeping?” Do not try to say you are, I beg you, then we are not equal.
There is no need to be different; there is no need to escape. We all heard the lullaby, and unfortunately, we all listened.

The Rain Prayer



When rain gets on the train
Clouds wave their hands to life
A fragile frown perches on to the soil’s face
As if it will never take a wing…

Drops abandon surface with some hope,
Conscience gazes at the rain once and for all
And sees not remorse, but pleasure instead!
Then drought settles down to the ground,
Wants to pray in the name of the sun!

Cards and letters delivered to soil
Where rain has stayed deliberately,
Every letter carries a reckless joy
As every card reflects another scream of green!

With its cracked lips
The night hides flawlessly the sadness of land in
Prayers words that are quietly begged…

Zeynep Kasap

Once you said the truth then I fell in love with the secrets...Keep them just keep as if they are yours...


Truth was not too much for me to handle
As a little child,
I lost the life in the street of mind.
Then, I wandered in the truth’s hall for a while.
I realized,
It was too late for looking for you,
Because it was too early to find myself,
 I decided waiting, alone…

Everyone was waiting where
I was waiting, eventually…
The Truth was waiting for a mirror,
Devils for a sin, and
Loneliness for a victim.
You were waiting for known
By anyone, it does not matter, beside me
I decided waiting, alone…

When I was hunted by loneliness
I realized,
I am not lonely, anymore!

I remembered you told me once
“When mirrors say a lie, I will come to you”
Since you never said “I won’t come”
I have waited, however,
Mirrors have not lie, rather
They  have elicited, purposely, every little detail!

If you have introduced me to impossible
I would never concern about the truth.
Which was not too much for me to handle…

Written by Zeynep Kasap

I will be translating your emotions my dear not your language, not your voice!


The Guillotine
She precisely was not a heroine nor was she guilty, just a woman who must not have spoken. Instead, she could have embroiled her thoughts and anger quietly on a cushion as the others. Particularly, she must not have read Rousseau and become intoxicated by his ideas; yet she should not have underlined this quote of his with her finger “Every man has the right to risk his own life in order to preserve it. Has it ever been said that a man who throws himself out the window to escape from a fire is guilty of suicide?” Was she guilty at all?
She whispered her secret desires into the bottle, threw out to the ocean, and her scream was heard all over the world. It seemed that all she could expect from life was running around like a chicken that’s head is cut off.
She took the risk of being neither heroine nor a murderer and acted alone, all by herself; it was her who stabbed him to death in his bath tab. She killed Marat; she killed a man to save thousands. It was her. Was she guilty at all? She waited for people to see and appreciate, quietly…
Is a man who throws himself out the window to escape from the fire guilty of suicide? Then she was guilty. After four days from Marat’s death, her head was cut off by a sharp knife under the Guillotine… Indeed it was Marie-Anne who was punished, but I am l'ange de l'assassinat. The Angel of Assassination, I am not dead.
Written by Zeynep Kasap



Wikipedia, Charlotte de Corday
Marie-Anne Charlotte de Corday, as known to history as Charlotte Corday, was a figure of the French Revolution. In 1793, she was executed under the guillotine for the assassination of Jacobin leader Jean-Paul Marat, who was in part responsible, through his role as a politician and journalist, for the more radical course the Revolution had taken. More specifically, he played a substantial role in the political purge of the Girondins, with whom Corday sympathized. His murder was memorialized in a celebrated painting by Jacques-Louis David which shows Marat after Corday had stabbed him to death in his bathtub. In 1847, writer Alphonse de Lamartine gave Corday the posthumous nickname l'ange de l'assassinat (the Angel of Assassination).
History 102, French Revolution
Studied Rousseau and Voltaire growing up Believed Marat was a tyrant who would cause civil war Acted alone, entered Marat’s apartment and stabbed him to death in his bathtub At trial she said "I killed one man to save 100,000.” And she executed by guillotine 4 days after assassinating Marat.
Jean-Jacques Rousseau quotes
“Every man has the right to risk his own life in order to preserve it. Has it ever been said that a man who throws himself out the window to escape from a fire is guilty of suicide?”

Monday, October 22, 2012

Dokuzuncu koy ve kovulmalar.. ama bi cakarsam sana burnun coker! Babam besyuz yasinda...

        Insanlar neden acimamisti, bi dusunsunlerdi mesela soyledikleri hicbirseyin kaybolmayacagini, birileri tarafindan hatirlanacagini bi dusunsunlerdi ama? ayipti, hainceydi...bi ah etsem karsiki dagdan duyulsundu, nedendi? (Sevgi neydi peki? sevdi emekti neyse...) butun bunlar ama neden di? yinede gozunun icine baka baka tukurulen sey ekmege surulup yenirmiydi tekrar?...iste ama bunlari soyleyince hep ben kotu oluyorum du...niye takiyorum du ki bu kadar? acik acik denmeliydi o zaman, son kovulma cok aci olmustu, yanlis olmustu, dikis tutturulabilinir sanilmisti.. iyi arkadas hatta dost falan diye bagira basilmisti....umudu olmayan insan ne yapsindi? yarimdi o yarimdi! kime siginsin di, nasil pacayi kurtarsindi?

ama sana bir cift lafim var ismini vermek istemeyen seyirci olarak kalasica... yani oyle kal zira adin bile rahatsiz ediyor artik!

sana bi cakarsam burnun coker! bu arada beni siz kovmadiniz efem ben istifa ettim!...


Saturday, October 20, 2012

Gururumu 90 dereceye attim cekti, uc yasinda cocuga bile olur simdi..annem o sicaklikta yikanmaz o dedi ama kullanma kilavuzu yoktu ki gururumun, tipki benimsi gibi!!!

Suan burasi cok kalabalik, baska baska insanlar baska baska seylerin tasasini cekerken konsantire olamiyorum, su eklenmesi gerekiyor, tek basina anlam etmiyorum, bir kullanma klavuzum da yok henuz....

sen bi hele bi selam etsen, iste ben belki fabrika ayarlarima geri donerim...

Tasasinda degilim yasamanin, ama olum icin biriktirdiklerim beni en sevdigime belki goturmez....

sen, tek merak ettigim su, su an ne dusunuyosun?

yalan soyledigimde yakalanirim korkusu yasiyormusum gibi sana ulasmaya calismak, ne derim ki ne kelimem var ne dilim...ama dinliyorum, bilirsin ben iyi dinlerim...

ne az tanidin beni ne cok bi zamanda belki ne az tanidin beni, cumlelerimin icinde aradin belki unlemlerimin ama ben hakiki beni hic cumle icinde kullanmam...

simdi susmak taaa otekilerden seyretmek gerek seni, ben sana oteki sen bana beriki kalmak gerek, ama ozluyorum iste, takiliyosun insanin aklina onu ne yapmali?

belki gayet farkindayim soylediklerimin ama gayet belki emin degilim, ne yaptigimin...

gururumu 90 dereceye attim cekti, uc yasinda cocuga bile olur simdi..annem o sicaklikta yikanmaz o dedi ama kullanma kilavuzu yoktu ki gururumun, tipki benimsi gibi!!!

ne ben soylemis olayim ne de sen dinlemis ol, ne dinle ne soyleyeyim, ne sen gel ben gideyim, ne sen git ben geleyim..otursun efendim herkesler oturdukleri yerde...oturmaya geldik buraya...ne kadar cok oturursak o kadar cok yesillenilir, yesil iyidir....

simdi ikindi bir vakitte yolumu kaybettigim zaman gordugum o ustune limon agaclarinin golgesi dusen minik ama guzel evlerin hevesini yasadigim kadar hevesindeyim...acaba o ev benim olsa da o kadar guzel olur mu? yoksa sadece benim olmayisinin guzelligi mi o guzellik? 

insan cevabini bildigi sorulari ne cokta seviyor sormayi, ha bide duymayi istedigi sey icin soru sormayi...ama ne sen sor ne ben soyleyeyim, ne sen dinle ne ben anlatayim..

orselenen tariflerimin suyu cikti, soguk tuketiniz....organiktir, tamamen dogal....

Wednesday, October 10, 2012

Kendinden kovalananlar taniyorum, o halde rabbimi bildim...

Bir adim atsan sana on kosacak olanin kuluyum, elimden geleni yaparim
sen yeterki at bir adim, benim adim senin adin, ne hatirladim?
kacmak en iyisi ama yerini kestiremiyorum
kacmak en iyisi de sana mi senden mi bilemiyorum?

bir yurusen belki on kosarim, senden sana kacmak iyi de, bu sefer kendimden kovalaniyorum....

Tuesday, October 9, 2012

Sessiz yazarin kelimesi bile utanir okunmaktan...

       Yazan insanlari seviyorum, ama sessizce yazanlari en cok, boyle ariyorum, buluyorum ve okuyorum onlari...Binlerce insanin gozuyle duygusuyla kirlenmemis yazilari, tipki yitik egolari gibi kendine guvensizlik gosteriyor icinde muthis bir anlam tasisa bile sectikleri kelimeler...yazan insan cok, konusanda...ama yazinca kelimenin namusu daha cok korunmus oluyor sanki...konusunca ses tonu incitiyor kelimeyi, gozlerin, ellerin, butun azalarin ayri ayri yutuyor manayi konusunca kelimeyi...yazi yazarken seni gormuyorum, sacini ne tarafa ayirmissin, gozlerin nasil bakiyor, nasil guluyorsun, gormuyorum ya ne anlatmaya calistigini daha iyi anliyorum...Kendini ses tonuyla pazarlamaya da yer yok yazida.. en guzel!...ses tonunu iceri verip kelimenin anlamina gosteris lekesi surulmemis oluyor..herseyi ifade etmek icin tasarlamak da guzel, silmek de eger yanlis birsey demis isen..hey sana soyluyorum dibe koseye saklanarak yazan sana...devam et, durma...Sen yazinca ben diyorum ki hala kendinden once dusuncesinin onemsenmesini isteyen insanlar var hayatta!!!

Seninle bir cay icsek muhabbet etsek diyorum satir satir ne dersin? Limon agaclarinin cicek actigi ikindi bir vakitte....

Monday, October 8, 2012

Lekeledim mi? Hayir, dinle....

     Kimine ogut verdim, kimi ile sadece bazi zaman muhattab oldum, kah itildim kakildim, cok sovuldum, ama toparladim... kah bas taci edildim de ben kim bilir?...Gene ayni ben, ayni ben...
     Icimde seni tutarak lekelendim, lakin seni konusarak asla lekelemedim...Simdi ellerimde golgesi goklerin, yetiniyorum, bir gulse de bayram olsa diye, iste ne dersin bunun adina debelenmek mi? Evet sucu kendimde ariyorum ama caresizlige kas goz cizip adina sen desem daha fazla sansim olurdu biliyorum...Simdi secadesini sana fisildadigim cennetlere sardigim bir ask var, ama kiyama durmak nasip olmadi...ellerim paltonun askisi olmak icin, ben kapiyi sana acmak icin, yetistirdigim cicekler sana kokmak icin, buzluga kaldirdigim kuzu sana pismek icin, demlenmek icin cay sana, biz bekliyoruz...Sen yolu bahane edersin, belki caldim kapini duymadin dersin, gec kalislarin hep bir bahanesi var ya, dersin birsey ama ben elalemin ayakkabisini hosgeldin diye kibleye cevirmem...Kible senin...
      Belki sen her gelmeyi ertelediginde, ayaklarina edilen her bir bedduanin tutacagi oluyordur...Seni konusmayacagim artik...sen belani gelmeyi erteledigin bahanelerin icinde bogulmakta bulurken ben sadece sessiz bekliyor olacagim...Soruyor olacagim kendime ben lekeledim mi? Hayir bulacagim cevaplarimda, ben degil hayir ben degil...
      Sucu benim degil senin gidisinin asla degil, ben ayakkabinda gidecegin yollari sakladin diye sakladim onlari, sen ayaginda yollarin izi cikma pahasina gitmistin...
       Simdi sana yazdigim herseyde baskasinin kendi acisini bulmasina uzuluyorum, benim dilim donmez diyorum acilariniza....
       Saclarina dolanan ruzgarlar da, sesine karisan ugultuda, ayagina takilan her cakil tasinda benim selamim var..Ve bedduasi var uzerinde bana cikmayan yollarin, kaybolusun hep bundan...Evvel zaman icinde, sonsuz fezanin disinda, nerde kesisirse yolumuz...
       Bedduasi kabul olmayan benim dua etmeyede yuzu olmaz bilesin, dua da bekleme...

Ne bir satir, ne bir hatir...



Tuesday, July 10, 2012

Olum soguk, olmek soguk, bunu bilmek guzel...


Benim senin gozlerinle bir isim yok, saclarini hangi ruzgara savurdugunla da ilgilenmiyorum, niye mi yaziyorum? Sadece yazmak icin, kirec kokan bos beyaz odalarda ciglik atsan rahatlarsin, kimse ogretmedi mi bunu sana? Ses cikarma yoklama aldik olum hayatta yokmus gibi davraniyoruz...Herkes uyuyor, uzun vadeli emellerimiz var, her gittigimiz yere valiz hazirliyoruz kesin donecegiz icin...Gidis donus bileti aldim ben, aliyorum...Allahim affet, daha fazla yasamayi belki daha fazla duzelirim icin istiyorum, yoksa sabaha cikacagim konusunda bile hicbir iddiam yok... Bu yaziyi bitirecegime dair bir iddiam da olmadigim gibi...

Mezarliklar yollarin kenarinda, kuytu bucak diplerde derinlerde, ayak altinda degil...hep kenar kosede, unutalim icin, gidis donus biletleri alalim icin, iki ay sonrasina planlar yapip vaadler savuralim icin...

Gorgo peki ask ne icin? Olume gozlerini kapayamazsin, olum gelir ve gozlerini uyutur...Son nefes en aci ninni, olum melegi tanidigin ilk kisi olur...Bizim tek gozlu ile hic isimiz olmasin, takvimlerimiz gun asiri olume ciksin, yollarimizi olum kessin, olumde bulusalim, olupte bulusalim, olumu unutandan uzak duralim...Kahkahasi gogu inletenin, sorarim sana, ne bildigi var da guluyor? "Insanlar dogarlar ve olurler" peh buda laf mi? Insanlar olmeye dogarlar, yeniden dogmaya olecekleri icin...

Ozgurluk ne demek? sonu basindan hayirli oldugu icin kendini hapsetmek, olum olumdur...Caylarimiz sogur, ateslerimiz soner, ocaklarimiz dagilir, hicbir seye cevap hakkimiz kalmaz, bunlarin hepsini biz aslinda ne de iyi biliriz...Cani cikasica biz, ah biz, neyin derdi derdimiz..Olum hak...

Olum gelecek, herkese ayri ayri, her cana ayri ayri, her tarafa taraf taraf, parca boluk, toplu toplu, adrese teslim... Olum gelecek, dava bitecek, ne sen kalacak ne de ben, ne yapmali peki Gorgo? Yine de sevmeli mi? Bile bile, korka korka...Yasamaya devam etmeli mi?

Monday, July 9, 2012

Bazen kendine sasirdigin da olmuyor degildir hani?

-On gundur cay icmiyorum!
-Benimle hic alakasi olmayan biri ile yasiyorum, calisiyorum, biraz...
-Gorgo'ya yazmiyorum, kart atmiyorum, selam cakmiyorum
-Artik bazi insanlarin benim hakkimda ne dusundukleri umrum bile degil
-Ama hala insanlarin insanlari, insanlarin sevdikleri insanlari, insanlarin hayvanlari, kainati ve dahasi hicbirsiyi onemsedigini ve dinledigini dusunmuyorum...

issiz bir adaya dussemde yanima kendimi almasam, bana ait hicbirseyle, sana ait hersey de olmasa

Biz kimsenin umrunda degiliz Gorgo! ne guzel kimsede bizim tasamizda degil...


Sunday, July 8, 2012

Giderken olsene, kalip oldureceksen, yenilerek gelsene giderken galip geleceksen....


Nedir cektigim, cektigimiz, gunes dogmadan kelle govdeden ayrilacak, ne olsun daha...yasamak...

Ben icimi dokuyorum, saciliyor savruluyorum, seninse kucuk dilin ilisiyorsa muhattablarinin gozlerine, ne sen kahkaha atti dedirtiyorsan, onumden cekil hayati goremiyorum...

Golge etme baska ihsan istemez, bos odalarda ciglik atmakla sana kelam etmek ayni sey...

Thursday, July 5, 2012

Elleri cirkin bir adam, cirkin elli adam, elli elli cirkin adam...

Elleri cirkin adami gorunce sor!
Gunes ustune doguyor muymus?...Sor! dahasini, ne iciyor kahvaltida insan goz yasi yerine...
Elleri cok cirkin, sor! Hangi yok daha uzun, sairlerin kelimelerine hangi koyun kopekleri isiyor?
Elleri cirkin adama sor, elli elin olsa elliside cirkin mi olur? Bu kadar mi cirkin olur? Elini sallasa ellisi mi? sor?

Gunes ustune doganin gunu olur muymus?Neden kadinlari aynalarda terketmisler, sor? Yalanlar dudaktan nasil akarmis?
Sor elleri ne kadar soluk, oluk ve cirkin? Alti parmakli bir elin ne marifeti varmis?

Konusurken insanlar neden ellerine bakarmis?, dini nereye gommus, hangi delige saklamis, sor!? Camilere kosanlar minareye mi taparmis?

Yuzyilin sorusunu yukle omuzlarina cirkin elli adamin, ya elli cirkin adam bul, yada eli cirkin bir tane!
Her sordugumu, her sordugunu sor! Cirkin elli adam gorursen, eli cirkin adam gorursen...

Sunday, July 1, 2012

Kur'an Her Yazin Sonunda Gecilen, Kizgin Kumlardan Serin Sulara Atlama Deneyimi Degildir, Zahmet Oluyordur Olmasindir!...



DIKKAT! METIN ASIRI HAKARET ICERIR VE EPEYCE UZUN, OKUMAYACAKSAN, ANLAMAYA CALISMAYACAKSAN, GOZ GEZDIRIP "YEAA BU NE YEAA" DIYECEKSEN,  MINDAR ETMEK ASIRI DERECEDE TEHLIKELIDIR, EVINIZDE DENEMEYIN,KALABALIK ETMEYIN, COK ZARAR OLUR!
Hangi kamera? Ha su, zum yap kardesim zum yap, bir icimde soyleyip gidicem...Ben Kur'an'in yazin ogretilen, bir dikiste icilen, yemeklerden once ve sonra alinan, okul sonrasi egitim, okul oncesi ogretim, gibi boyle basit la leyli lalalula lamburleyli lap lup bir cesit bilgi salatasi oldugunu dusunmuyorum...Cocuk yaz "tatlilinde" eger Kur'an okumaya gonderilirse yani Kur'anin yazin ogrenilecek birsey olduguna inanirsa ogrendigi kisim Kur'anin sonunda yer alan dilim varmiyor ama "Kul hu" ile basinda yer alan "Elhamdu rillah" tan ote gecmeyecektir bilesiniz...Her yaz tatilinden elif cuzunden Kur'anin ilk sayfasinin ilk ayetine olan gecis "okullar acildigi", yani "gercek hayata" donuldugu zaman her sene tekrarlandigindan dolayi cocuklar Kuran ogrendiklerini saniyorlar, yazik oluyor...Ayar oldugum bir soylem: "bi harfleri soksunde, tecvidi sonra ogrenir" tabi harfleri soksun tecvid dedigin nedir ki sadece anlami bozar, mesela ogrendigin o tecvitsiz sure namazini bozar, Kuranin yaz tatliline gommek insanin ayarini bozar, bu sekilde bozularak gider..."Ya sokakta bos bos top mop oynayacagina gelsin bir iki harf ogrensin" lafi ile "cope gidecegine su hayvana verek yazik" cumlelerinin arasindaki yedi farki bulunuz, yada fark yok bisi bulmayiniz...simdi hayvana verdigin yemegi yemeyecegine gore cocukta bu yaz tatili kuran ogrenme safsatasini yemez haberini veriyim... Olan zavalli hocaya olur onuda diyeyim, ya dusunsene bi cinayete gel, dagilalim arkadaslar kalabalik yapmayin, bosver dinleme gel, bir cocuk butun sene Kuran namina bir lokma yemese, yazin sicaginda o yogunlastirilmis la leyli bala lula hambur tambur gaz yapar mi yapmaz mi? Bunye nasil kaldirir, a ama cozum var dimi "tecvitsiz ogrensin" ya bak bu bizim hic aklimiza gelmiyor, "harfleri soksun de tecviti sonra ogrenir" hay agzini opelim hanimabla, dogru ya yaz tatili mi yok baska bir yaz tatilinde de tecvit ogrenir, elif ba'yi aklinda tutabildigi bir yazin basinda kurana gecer hemen tecvite baslar hatta yasini bilem ezbeller! Simdi soruyorum, "Kuran'in sucu ne?" Sen cocuga Menfi ilimler icin koskoca bir yil nutuk atar oneminden dem vurur, yazinda git yafrummm bir iki harf ogren, ezan duasini ogren" dersen cocukta gelip bana kunut dualari kuranin hangi sayfasinda? diye sorar. Cocuklarin kuran ogrendiklerinde hele hele alfabeyi bile yanlis ogreniklerini aslinda tecvitin Kur'andan ayri birsey olmadigini, asla olamayacagini ogrendiklerinde yuzlerindeki ifadeyi gorseniz, hep beraber altin gunu yerine aglama gunu duzenler aglarsiniz!!!!! Ben sahsen agliyorum, yani aglanacak bir durum var cunku... Cuma okumasi yapip Yasini Turkcesinden okuduktan sonra tavuklu pilav, ayran, hurma tatlisi goturmeye benzemez tabi...(Tuz hep eksik oluyo yaaaa yada karabiber, bide kucuklere hic ayran kalmiyo oyle gunlerde, teyzelerin oyali basortulerinden dudaklarini okudugum gunler, Teyzeler ah teyzeler, Besmeledeki Meddi Tabileri (Bir elif cekilmesi gerek) dort elif miktari,Yasini serifin ilk ayetindeki Meddi Lazim'i (En az uc elif cekilmesi gerek) bir elif bile cekmeyen teyzeler)...
Demem o ki, ahirete saygi, onem, ehemmiyet, ahirete yapilan yatirimlarla, dunya adina yapilan yatirimlara esitlik gelmedikce olan Fatiha suresine olacak, adi Elhamdurillahi kalacak o sekilde bile baslamamasina ragmen!...... Gelin Kuran'i yaz tatilinde bogmayalim, seneye yayalim, hayata yayalim, bebislerimize ornek olalim!!! "Harfleri sokmus" ama tecvit bilmeyen cocukla ugrasmak ne kadar zor sen biliyomusunuz?

Saturday, June 30, 2012

"Ustume hayat dokuldu, lekesi cikmaz dediler" dedi...


                                     Paradan baska hicbirseyi olmayan fakirlere vali atadim seni!
                                       Cok kucuk ellerinle Cok buyuk sokukler onar diye!

Friday, June 29, 2012

Oh bir tatil iyi gelsin, uyusunda madem buyusun, ucaga binelim issiz adaya duselim yanimiza terlikten baska bisi almayalim kendimiz dahil...




Insanlarin belirledikleri sinirlamalardan kusuyorum, arapca bilmek dinin yarisini kurtarir diye dusunuyorum diger yarisida anlama kabiliyetine kalmis, kulaktan dolma bilgiyle kitap yazip kisik ateste pisirin sonra sicak servis yapin, su an acaip sekilde tek basimayim ve bir uzun sure daha bu sekilde kalacagim, belki on gun falan, yine dedigim gibisi nutuk ceken beni sevmiyorum, kur'an ogretmek cok sabir isi, el isi, goz nuru, ben bi kiz taniyorum bana hic benzemiyor, ne gusel! Bu kadar laf salatasina bu kadar alakasiz bir sarki gelmesin niye gelsin simdi elton john calsak sanki anliycaksin, anlamazdin anlamazdin, kadere de inanmazdin, Allah ta mustehakini vermis olabilir, olsun...

(Bu adam gibi sarki soylemek icin iki elini birakip bayir asagi bisiklet surmek gerek, arabalar cikti simdi kimse bisiklete binmek istemoor, hic eglenceli olmaz, olabilemez)



Kedime sarilip hayata uyursam ya ben?

Tuesday, June 26, 2012

Sepserin bir ruzgarin gepgenis bir hayalde yasanmasi turkusu

Hergun 8:55 ada vapuruna binsem, martilara simit atsam, etrafi depdenizle cevrili bir kapkara parcasinda, iste ada dedik ya, en sevdigim isi yapsam, sopsokuk diksem, yepyeni seyler uretsem, reprenkli bir ortamda, kupkus civiltilariyla, yanibasimda dunyanin en guzel tupturk kahvesini yapan bir dukkan olsa, piposunu kulleyen bir bipbilge bir yapyaslidan hergun bambaska bir hikaye dinlesem, dukkanimin liplimon agaclariyla gopgolgelenen bir bahcesi olsa, uzakta cemaatinin dualarini aldigim bir capcami, ben hiphizli kopkosa vakit namazlarina yetissem, ikindi vakti kupkucuk bir kiz gelse ona Kuran ogretsem, dukkanimin bir tarafi kipkitapla dopdolu olsa, ben tabiat olarak dunyanin en sapsakin insani olsam, dukkanimda hep supsuper sarkilar calsa, gelenlere hic yemedikleri bir mepmeyve ikram edebilsem, sepserin bir su olsa su karsidaki cesmeden akan........................................Cizilti, cipcizilti, falan yine cipcizilti..... ayni vapurla apaksam namazindan sonra eve donsem, kimsenin gulmedigi bombos bir odada su icerek sapsarhos olsam, etrafinda hic cami olmayan evin herkesin bambaska insanlarin yuzunu seyrettigi bir odasindan hayirli geceler diyerek ciksam sonra uyusam ada vapurunu tekrar yakalamak icin... Bu turku ne turkusu olurdu, hangi turku hayallerden gercege donerken yolda dinlenirdi? bu aciyi tamir ederdi?, hangi turku hangi ruha ilac olurdu?, olmayan seylerin uzuntusunu yasayan bir adama hic olmayan turku ilac olur muydu? O zaman hic turku dinlemeyeyim, dinlesemde apaglamayayim, aglasamda haphayale dalmayayim, cipcikinca cok aksi oluyorum...

Saat gecenin ucu
Bu neyin sucu?
Cezasi bu neyin?

Hey gidi Kaçkar dağı
Kar, yağmurun kalkmasın.
Beklesin beni yarim,
Başkasına bakmasın.









Sunday, June 24, 2012

Sana bir sorum olacak! Mi midir?




Sen de beni, beni ruyanda goruyosun mudur, Allahasen? Uzaklar hic yakin olmuyor, illaki meyve toplaniyor parmak uclarindan zamanin ve acinin buhusu hala, beni isitan...Bazi seyler hic degismiyor, degisimin kendisidir degismeyen, ne cok agazin var, samimi degil hic biri, en buyuk lafin "itiraf et" bu misal hic degismeyecek, kendi ozelliklerini bilip, baskalarinin iki dudagina muhtac yasayacaksin, sevgi vampiri olarak devam ne kadar iltifat emersen kardir, bu yagan kardir, mudur mu hava cok soguk?, midir mi lapa lapa?..

Midir mi askin?
Benimki kadar midir?
Daha cekilecek var midir?
Adi aci midir, midir talih?
Bu mudur?
Hepsini verin ben cekeyim
Benim elim bulasti bir kere
Epi topu ne kadardir?
Midir mi?
Yok canim o kadar da degildir!
Midir yoksa?
Bekleyip miyim gorecek peki
bir caresi var midir?

Saturday, June 23, 2012

Pardon, bu depresyon size mi ait?

Burda, bu bombos odada gibi olan guzel yerde aslinda okudugum bolumun inceliklerini anlatmak istemiyorum...Ben simdi okusam ne olacak? Herkes psikolog zaten, herkes ingilizce biliyor, tefsir biliyor, bina kolonundan anliyor, bi de herkes sair... Durum boyle olunca bende boyle ne okuyorsun? diye soruldugunda pat diye Psikoloji okuyorum diyemiyorum...Icime sokup orda yasatmak ve hatta sevgime bogmak istedigim bir kisim insan turunun yorumu yok mu beni cok turlu olduruyor..."Aa sen psikilojisini okuyosun, bizimki bi ergen triplerinde psikologu cok bozuk, siz konusuyomussunuz iyi geliyomus!" ben hemen yardimci olayim demek istiyorum ama simdi bu ornekden yola cikip "ergen" olma, gozukme!, kendini ergen olmak zorunda hissetme gibi bir meselelere girersem bu blog bir uzar bir uzar parmaklarinizi yersiniz...Yani psikoloji ilminin boyle bir bahtsizligi var. Ingilizce lisanin bahtsizligi gibi...Herkes dogarken ogrenmis oluyor, hic ugrasmaya gerek yok, "gud morning clas",  "Hav ar yu?" "Fayn Tenks end yu?" "Sit Davn" budur, daha ne olsundur, ne kadar bilinsindir, biz bosuna dirsek curutmusuzdur, iki lisan bir bucuk insan, bir lisan yarim bucuk insandir..."Ya bilmiyorum", "benim yorumum yok", "ben o konuda pek bisey bilmem", "aa oylemiymis daha once duymamistim" lugatimizden cikali cok oldu ben uzuluyorum da o bakimdan...Bir sey hakkinda da bir sey bilmeyelim efendim, herkesler her seyleri bilmesin, iki seyleri ve uc seyleri bilmesinler, ya da gercekten bilsindirler, yerin kulagi vardirlar...Neyse yada herkesler bilsin yorum yapsin konussun, hersey oldugu gibi kalsin...Ben konuyu depresyona baglamak istiyorum...Simdi depresyon nedir? diye elbette sormayacagim, hepimiz herseyi bildigimize gore direk konuya dalacagim, bu siralar herkese depresyon tehsisi koyalim, koyuyorum, koyacaklar. Gencinden, yaslisina, zencisinden, beyazina herkesler depresyonda. Direksyonda depresyonda, tuvalette depresyonda, bilgisayar depresyonda, sag, sol yukari ve assagida depresyonda...Pardon, bu depresyon size mi ait?...O, evet tesekkurler... Bu benim yasadigim ufff acayip uzak ulke zaten depresyon haplariyla meshur ama bilgisayar ekranindan takip ettigim guzel ulkeme ne olmus ya hu? 12 ila 19 yas arasi ergen grubunu gecelim kimseyi sabaha kadar burda tutmak istemem, 20 ila 30-35 yas arasi kusaga gel, yanas abi daha var, tamam tamam dur, buraya parkedelim. Depresyon insanin ustune yakisani giymesidir, mutsuzluga yelken acmasi, hersey hakkinda karamsar dusunmesi ve davranmasi egilimidir. Herkes mutsuz, herkes uykusuz ve huzursuz...Mealen depresyon cagimizda sukursuzlugun bunalimina ve buhranina koydugumuz isimdir...Ben, sen, o biz, siz ve onlar sukursuzdur, dolayisi ile mutsuzdur..Mutluluk nedir? Saka yapiyorum o konuya hic girmeyecegim... Hic sukreden, cok sukretmeyen, elimizdekinin kiymetini bilmeyen ilkini elde ettikten sonra ikincisine uzanan, sacma ve de sapan bir hale burunmuslermisiz... Yapmamamiz gereken seyler sorumluluklarin ayagina dolanmis, huzunler girla sonra...Bu 20 ila 35 yas arasi depresiflerin sabah esnemelri konusunu daha detayli ele alacagim...Su an bana ayrilan surenin sonuna geldim, lutfen daha sonra tekrar deneyiniz...Zaten mazlumlar kralligindan cikis yok, ya uzaginda ya tuzagindasiniz....Eger sekiz yasindaysaniz ve asiksaniz hayat cok guzel desem bunu bir cizgifilmden caldigimi anlarsiniz... Depresyon hepimizin el birligi ile halledecegiz...

Yine mi istedigin gibi olmadi, umdugun seyler bulamadin? umrumda degilsin..Ya da biraz umrumdasin ama ben seninle o depresyona girmem, boyle iyi...

Friday, June 22, 2012

Ne garip, bazen yazmak bile iyi gelmiyor...

Cok sinirleniyorum, belki kulagimdan dumanlar cikiyor, ama bosver Allah var diyorum, ben onun adina sinirleniyorum ne de olsa...Uzulme Allah var, bunalma, korkma, La Tahzen, diyorum ama Innallahe meana mi ?bilmiyorum...Ne yapsam ne etsem de simdi gececek birsey degil, gecmiyor, uzak kalsamda gecmiyor, yaklassam da gecmiyor, belki gececek ama simdi degil, olsun Allah var diyorum...

Thursday, June 21, 2012

Ilk Maasimi Aldigimda...

Bin  kisilik bir ortamda "Herkese benden cay" diye bagirmak istiyorum...
Telefonu surekli sarjda olan bir canim kisiye sarji hic bitmeyen bir telefon almak istiyorum...
Boyle herhangi bir vatandasimiza "kizi birakmak icin ne kadar istiyorsun?" diye sormak istiyorum...
Minubuse 20 lira uzatip "Ustu kalsin hanimi yemege cikar" demek istiyorum...
Bir dilenciye "bugun gozumun icine bakan 100. kisisiniz, tabiki bunu kazandiniz" deyip para dolusu bir zarf uzatmak istiyorum....
Mezun oldugum okulun finans departmanina gidip sekreterin onune boyle iki benjamin franklinkcik koyup, "patron nerde?" diye sormak istiyorum, orada olmadigini bildigim bir zamanda...

Bu liste daha da uzatilabilir, uzatilmali, cok calismali ilk maasla Anneye Fransa'nin guneyinden ev almali, herkese dans etmeyi ogretmeli, sen ve ben olmanin bicilemez pahasina pembe panjurlu bir ev temeli atmali, senle yasamali, parayla alinacak hicbir seyin tasasi golge etmemeli, ayin, sin, kaf hep yan yana olmali,

Let's get rich, then!...

Wednesday, June 20, 2012

Hafiz misin? Hayir Mahfuzum!...


Herkes uyudugunda, el ayak cekildiginde, kimseler kalmadiginda, kalmis gibi yapmadiginda, kalbur zaman disinda, Sindrella uvey kiz kardeslerinden daha cirkin oldugunda, pinokyo yalana doydugunda, sut tastiginda, cay pistiginde.... Benim yasamayi anlamam gerekiyor biliyorsun, insanlari anlamam gerekiyor, meslek icabi... Hanimis benim kirik dokuk hafizacigimda bir ayet varmis konu ile alakali, hadi soyle amcalar duysunlar, aa hadi ama, cok utangacta bu benim bu hafizam... Evet ayet ismini yakinen tanidigimiz bir varliktan alan bir sureden geliyor "Insan" suresi...Hepimizin insan kelimesinin arapcada unutmak fiilinden turetildigini biliyoruz, tamam panik yapmiyoruz bilmiyorsakta hic onemli degil, nesiya diye bir fiil var arapca lugatinde bir gaib er unuttu gecmis zamanda anlaminda.. Nesiyaa iki gaib erler unuttular gecmis zamanda, diye serce parmaktan baslar size ben bir cekerim nesiya fiilinin mazisini, bu fiili cekmenin binbir cesidi vardir (Hangi videodaki hangi kiza gonderme yaptim?)...Iste bu kelimeyi  ilgili baba sokunca "Insan" kelimesi turuyor ben babin yalancisiyim...Yani unutan varlik. Rab bize bahsettigi en buyuk nimet uzerinden bize sesleniyor...Unutma nimetini vermis hic unutmayalim bunu diye bize hey unutan varlik diyor, "Ey unutan varlik, bu sozumu hatirla diyor", cok ilginc degil mi? Yani mealen boyle diyor. Bize unuttugumuzu surekli hatirlatiyor, unutuyoruz ya, nerde kalmistik ha, ayeti diyordum, bu ayeti turlu turlu yorumlayani duydum, elbette duyacagim, bir insanin yazdigi bir siiri bile ne demek istedi, sair burda neyi kasdetti diye besbinsekizyuzellidokuz kere yorumlamaya calisiyoruz elbette ayetler hakkinda da boyle acaba mi ki? diye sorup sorup dusunecegiz beyler... Evet ayet mealen diyor ki: "Ä°nsanın üzerinden, henüz “anılmaya deÄŸer bir ÅŸey” deÄŸilken,(anılmaya deÄŸer bir varlık olana kadar) uzun bir zaman geçmedi mi?" Kimisi bu sureyi insanin kendini bildigi sure olarak yorumlarken bir diger kimisi diyorki efendim aslinda ayette Allah-u teala "insan hatirlanmayan bir varlik oldugunu ne de cabuk unuttu" diyor. Yani ayet cok anlamli, soyleki, ben bir yuz sene once yoktuk, kimse beni bilmiyorduk, bundan bir elli sene sonrada olmayacagiz, neyin telas-i derdindeyiz, gibi mesela...Tabi ayet bir okyanussa bu aciklama kum tanesi bile degil ama ayip ey Insan, bi azicik kendine gel...Hakkaten yani kimsin olum? Kimsin lan? diye sorsak yanlis olmaz kanaatimce...Ayet aciklamasi yapilan yerde kullanilacak agiz degil bu ama sinirlendim bir an... Bu "Insan" suresini ezbere almak ayri cetrefilli bir olaydir, 27. cuzun incisidir, gonullerin birincisidir, yani zorlandigim baska surelerde var elbet ama bu kisa ayetli mekki sureler arapca belagat harikasi kafiyeleri ile goz dolduran cumlelerden olusduklarindan ezberleri de ayri zaman alir ve pek mesakkatlidir. "Sana haberi geldi mi? diye baslayan ayeti gordun mu anlaki bu gece uyku yok, ezberi sabahi bulur... Ama Hud suresi ve icinde Hz. Musa ve Hz. Suleymanin bulundugu ayetlerin yeri cok daha ayri bende, o sayfalar islaktir, goz yasi ile yapraklari yeniden yogrulmustur benim yadigarin, sac kurutma makinasiyla kurutulmaya calisildilar annem tarafindan "carpilirsin" ikazi geldi biraktim.  Ama ben bir cok sene felaket hasir nesir oldum yadigarla, carpmiyor, yastigimin altina koydum, ustunde uyuya kaldim, sayfa kenarlarina siirler yazdim, cay kahve bulastirdim, ikramlarda bulundum, ekmek kirintilari kaldi icinde, hafizlik hocam hakkinda en carpici ve bilinmeyen gercekleri paylastim, bazi sayfa kenarlarini katladim ama carpilmadim... Kur'an adami nicin carpsin misal? Keske carpsa, tepki verse, "neden eskisi kadar ugramiyorsun hayirsiz?" dese bana... "Bana soz vermistin" dese. Ama demiyor, usulca terkediyor, yani sen bana muhtacsin cicim diyor bir bakima, ama hasir nesir olup samimi olabiliriz en istedigimiz kadar bence carpmiyor. Hafiz kelimeside hafeza kelimesinden turemistir, korudu bir gaib er gecmis zamanda anlamindaki bu fiilin ism-i fail yani isi yapan kisi kalibina sokulmasiyla hafiz kelimesini elde ederiz, evde denemeyiniz...Hafiz koruyan kisi demek, kur'ani ezberleyip hafizasinda koruyan kisi ama Allah biliyor ya ben yadigari hic koruyamadim, ben hafeza fiilinin ism-i meful kalibina sokulmus haliyim "Mahfuz" diyorum ben kendime yani korunan varlik, korunan... Ufakti bu ben ilk hafizliga basladiginda ufak sayilirdi, mikrofon uzatip soruyorlardi, ne icin ezberliyorsun?, ezberlemis bir cumle cevap veriyordu, "Allah rizasi icin"... Hic bilmiyordu ne icin ezberledi, korumayi ne bilecek, hemen hafiz diyorlardi ona yukluyorlardi dag gibi sorumlulugu ustune... Simdi de soruyorlar ahirette yetmis bin kisiye (rivayetler cesitli, yedi, yetmis, yedi bin arasi degisiyor) sefaat hakkin varmis senin Hafiz! bizi de unutmazsin dimi? Ben Hafiz  (Koruyan) degilim ki eger Mahfuzlara (Korunan) da oyle bir hak taniniyorsa neden olmasin?..

"Oku ve yuksel Hafiz!"
 Ben okuma bilmem!

Icimdeki Deniz Tasti, kotu haber yalniz beni bogmayacak, iyi haber olmekligin yasamakliktan kolay oldugu bir zamandayiz...

Filmler hakkinda konusmak bana hep ayip gelmistir, biraz boyle seyredince, hakkinda birkac birsey okuyunca konusuyorum ama o konusan beni pek begenmiyorum, Gorgo'da begenmiyor, yani begenmezdi...Bilmis insanlari biz ailecek sevmeyiz ama kimseyi kiramadigimizdan merhabayi da eksik etmeyiz. Bazi insanlar bildikleri seylerden aldiklari guc ile Himencilik oynuyorlar, golgelerin gucu adina kiliclarini cikarip insanlari aptal gorerek ve dahi gostererek aliyorlar, satiyorlar, tartiyorlar. Uzuldugum konu su bir sekilde yaptigimiz otekilestirmeye geliyor ve bu apacik seytanliktir...Evet evet yanlis duymadik, buyrun ask ile birdahi, seytan olma ilk otekilestirmeyle baslamistir, "O topraktan, ben atesten"... Yani eger okuyabiliyorsan, dusunebiliyorsan, ilgili baglantilari kurabiliyorsan, Allah sana bir beyin yarattigi ve onu saga sola carpmadan bu gunlere getirebildigin icindir...Beyninde ki bir sivi hafif azalsin, yahut cogalsin ben gorurum seni mesela... (Mesleki bilgi verdim, affiniza siginiyorum). Veyahut bir takim insanlar, bir takim seyleri senin onemli buldugun seyler kadar onemli bulmuyor olabilirler, ahlaktan ayirmasin Allah, hukuk kismi kolay... Bu kadar safsatayi simdi bir film hakkinda konusacagim icin yaptim...
Filmin adi "Icimdeki Deniz" fazla bilgi icin Hz.Google yardimci olabilir, belki de seyrettiniz benim oyle kallavi iddialarim yok dunyanin en iyi filmi diyemem, ama fena bir film degil, sahsi kanaatim...Ben bu filmi bes kere falan izlemisimdir, elli kere izledigim filmlerde olmustur, film izlemeyi seviyorum ama beynim gorsel bir copluge donsun istemiyorum, herseyi izleyerek ogrenmeyi tercih eden kimselerden olmak istemiyorum, birsey ogreneceksem gozlerim bir kitabin satirlarina degsin istiyorum. Yok ya o kitabi okumam filmi ciksin izlerim yada ben o kitabin filmini izledim diye bir cumle sarfettigim gun issiz adaya dusup terlik ve Imam-i Gazalinin ihyasini alip buralardan usulca elvedalastigim gun olur beni cok ozlersiniz. Osmanlica bir eser okurken bilmedigim kelime icin interneti kullanirken bile ici ciz eden bir insanim, bilmedigim bir kelimeyi sozlukten aramak, sozluk sayfalarini karistirmak baska bir emektir, bir tusa basinca dunya ayagima geldiginde, hersey bir tik kadar yakin oldugunda, bir urperti, bir bunalti, bir serzenis, bir med cezir, artik neyse iste...Hersey bu kadar kolay olunca aldigin bilginin degeri de Hz.Google efendinin alimligi kadar oluyor. Nerelere geldik. Yazdigim seyi silme huyum olmadigindan boyle sacmalayinca yada lafi uzatinca geri donemiyorum nerde kaldigimi unutuyor ama yazmaya devam ediyorum... (I am jumping all over the place, could you bare with me please, bak please cektim, la havle...) Filmde kalmistik, bu filmde guzel bir konu isleniyor, yani konu uzucu ama guzel isleniyor ve basroldeki adama zaafim var olabilir... Gamzeli ve kivircik sacli insanlara, kelebek disli, carpik disli insanlara, grip oldugunda burnundan konusan insanlara, bu ozelliklerin hepsi bir insanda bulunsa ona, cok fena zaafim oldugu ve olacagi gibi. Iyi oynuyor neyi oynasa, gercek hayatta uzak durulmasi gereken bir kisi oldugunu dusunuyorum... Gercekten mi oyle dusunuyor yoksa onuyor mu? Ugras dur anlamak icin... Filmde islenen konu bu aralar tartisilan, yani bi aralar cok tartisilan, hep aralar tartisilacak gibi gorunen konu, Kurtaj, kadinlari sokaga doken "evlenmem, bebek yaparim dogurmam, bedenime dokunma" seklinde pankart pankart sehri sacmasapanliga boyatan mesele. Iste konu tam burada yasamak bir hak midir zorunluluk mu? diye bir yerlere geliyor ki, sanat sanat icin mi toplum icin mi yoksa para icin mi gibi yumurta mi tavuktan tavuk mu yumurtadan, lay lay lom ve lay. Yasama hak degildir, zorunluluktur, bedenim benim degildir emanettir...Belki bebek pankart acsa dese "bedenime dokunma" bende benimkine dokunmayayim, benimki de kendininkine dokunmasin uzayip gitse...---"hayat bayram olsa, insanlar el ele tutussa" bi muzik sesi geldi sizde duydunuz mu?...---Ona o hakki sen vermiyorsun ki, sen alasin tatlim, sekerim, (kadinlarla boyle konusmaniz gerek) balim, hepimize bu zorunlulugu Allah veriyor. Iste filimde ayni konuya hristiyan camiasinin nasil baktigi, kisinin kendisinin nasil baktigi isleniyor. Adam sakat kaliyor, cok felc oluyor, uf oluyor heryeri, kayaliklardan denize birakiyor kendini cunki, en birakilmamasi gereken bir zamanda...Sonra da kendini oldurmek istiyor, devlet hayir diyor, yakinlari hayir diyor, film bu adamin savasini anlatiyor...Ya tabi simdi gundeme iliskin bir konu icine girmek bana gore degil, tartisma ortamlarinda terbiyeyi dusurdugumzden, kullanmadigimizdan, tovbeli gibi davrandigimizdan kimseyle tartismiyorum...Yani bazen tartisiyorum tamam ama tartismamaya calisiyorum. Erkekler ozellikle neyi tartistiklarini unutup birbirlerinin hicbirseyden haberi olmayan bayan akrabalarina ultimatom gondermeye basliyorlar sonra amactan u donusu yapiliyor, olmuyor. Demem o ki film pek fena degil, eski de bir film ama izlemek icin gec degil, anlasildigi uzre konusu isitilip isitilip tartisilabilir. Bir cumle var o iyi iste o guzel "Eger birilerine bagimliysan, kacamiyorsan gulumseyerek aglamayi ogreniyorsun" iyi evet. Baska guzel cumleler de var icinde elbette.... Izlemezseniz de caniniz sagolsun, benim ulkemde yapamadiklariniz icin sorumlu tutulmazsiniz...En son zindana attigim bir mazlumun sozu "o filmi izlemediysen bana film izliyorum deme". Oldu o gecenlerde, gomduk, rahat edin, gelin, gezin, eglenin, gun dertlerinizi unutma gunudur, mazlumlar kralligina hos buldunuz umarim...

Tuesday, June 19, 2012

Dunya cok kalabalik, iki dakka disarida konusabilir miyiz?



Gorkemli bir fakirlik vaad ediyorum sana, kabul mu?
Hickirarak aglayacaksin belki, birbirimize farkettirmeden aglayacagiz,
Atesten gomlektir, yakar, kabul mu?

Belki parmagina ip dolayacaksin, evli oldugunu haykirmak icin
Parmaginda hic bir tas parlamayacak, kabul mu?
Ama bensiz hic kalmayacagin kadar fukara olacaksin, kabul mu?

Sut tasin bos kalacak, entarin yamali, dedim ya ne zordur
Dudak kenarlarinda cizgiler olacak bu genc yasinda, cok guldugunden, gulduruldugunden
Corbanin icinde belki et olmayacak, kabul mu?



Belki sagligini kaybedeceksin, ve yahut ben hastalanacagim, insaniz
Birbirimizin hep yaninda olacagiz, kabul mu?
Gonlu zengin fakiri bile kimse sevmez, birbirimize yetecegiz, kabul mu?

Esyayi tasarruf edecegiz lakin sevgiyi futursuzca harcayacagiz, kabul mu?
Belki bu dag gibi adamin onunde kimsenin dugme ilikledigini gormeyeceksin
Saygida gormeyecek, ama kursagindan bir lokma haram gecirmeyecek, kabul mu?

Dusun, tasin, karar ver, yokluk de, fakirlik de adini ne koyarsan koy
Sana en gorkemlisini vaad ediyorum yoklugun, sana oylece geldim, kabul mu?
Ayaklarima bas boylarimiz denk olsun, yitmeyecegin ama yitirecegin bir hayat, kabul mu?




Tabir-i Caiz'nt

Boyle cumlelerin tabiri caiz olmasin... Surc-i Lisan edilse affolmasin, sorulmasin, merak edilmesin..

--Ben seni yanlis anladim...
--Sen ayni benim bi arkadasima benziyosun, amcaminogluna, kuzenime, sen erkek olsan Suat Suna'ya benzerdin...
--Neden telefonlarina bakmiyosun, sana mesaj yaziyoruz cevap atmiyosun...
--Saat kac orda simdi? Allahaskina! Sahi mi?
--Kac yil var daha ben seni bildim bileli okuyosun...
--Yeni okul kac para? Nasil odeyeceksin?
-- Sen daha evlenmedin mi? Kacliydin sen?
--Sen benim kardesimle yasitsin...
--En son hangi kitabi okudun?
--Cay taze sayilir (Bir cay ya tazedir ya degildir, tipki bir insanin ya iyi ya da kotu olacagi gibi ortasi yok bazi seylerin)
--Bu sen misin?
--Bi konussana duyalim...
--Bana onu izliyorum deme...

Siradaki videoyu yapan "brother" gibi "I maaadee this for youuuu" diye bagirmak istiyorum... I did, because I love you! Bir "please" desem herkes istedigim gibi olsa, gicik olmak herseye cok yorucu ve cetrefilli. Insanlara fitil olmak gorundugu kadar kolay degil, yalnizlik bile bir triplerde bu aralar, "sana yemek pisirdim diyorum" "tuzu az olmus bunun" diyor, gel de cildirma, gel de cildir, sen gel bi hele sana ne diycem...

Hayat bu video kadar amacsiz bazen, bazen cok anlamli, genelde sagnak yagisli....




Ates benimle uyu, yakalim ne varsa duman edelim, ama ona dokunma cigarasinin ucunu op yeter, o kul olmus zaten...


Ates,
benimle uyu, sur uflenene kadar uyuyalim, askin ati oldugun yeter yillardir, herseyi yakalim, ruyalarda hukum giymeyiz daha ne? Benimle uyu, herseyi darmaduman edelim ates, ama ona dokunma, sigarasinin ucunu op, tutsun, o kul olmus zaten...

Simdi Kul Vakti
Tut elimden beni kaldır göçelim
Adalara bu gece
Yağım tükendi kandilim söndü
Yana yana bu gece
Canımı alsınlar dar sokaklar vakitsiz uykular
Uyanırım eli annemin gönlümü okşar
Düştüm eyvah dalgalara yar
Ay dokundu geçti bana yar
Çıkar beni kollarında yar
Kurut sakız ağacında yar
Yüreğim yanar
Nar ağacında bir kucak zakkum
Hangi yazdan kalma
Canımı al benim al ışığımı
Hüznüme dokunma
Denize bandım ekmeğimi sana getirdim yar
Suya karıştım şarkılarla gelmiyor bahar
Kimse bilmiyor derdimi
Ateşe attım kendimi
Geçti zamanı ateşin aşkın
Şimdi kül vakti
Bu deniz annemin evi
Çivit kokardı mendili
Sebebi yok aÄŸlar dururdu
Her seher vakti (Ezginin Gunlugu)

Monday, June 18, 2012

Hersey cok guzel olacakmis, olsun!



boyle de mutlu olunur, zorlastirmaya gerek yok ki hayati, mutlu olmaksa boylede olunur, gecip gidiyor zaman!

Tapar gibi sevecekmis, bakin hele, sevmesin efendim!

Sevmesin o zaman, sevmesin, kelebek dislerinde sigara izi omasin, tapar gibi sevmesin kimse kimseyi, insan insani tapar gibi sevmesin, kizdirmasinlar adami aksam aksam...
Yeleginden yadigar kucucuk bir saat cikarip bakmasin, benle gecirdigi vakti degil gecirmediklerini saysin, siir okusun, kahve pisirsin, cay demlesin, lutfen ama tapar gibi sevmesin... Sevmesinler efendim sevmesinler, tapar gibi sevmesinler...
Konusmasin, efendim konusmasin, belki tebessum etsin, cay bardaginda kalsin parmak izleri, yeniden doldurayim diye baksin, belki tebessum etsin, sevmesinler efendim sevmesinler, tapar gibi sevmesinler...
Beni kendinden "ve" baglaciyla ayirmasin, ben ve sen demesin,  ikimizi bir etsin, biz desin, hic ben demesin ama sevmesin efendim tapar gibi sevmesin...
Mahrem bildik bir kere seni, kapi araladik, konustuk sirrimizi paylastik, ne vardi sensiz bu kadar birakacak bizi mubarek...
Gelsen yine bir hal hatir sorsan belki selam etsen, belki tebessum, sevme ama sevme tapar gibi sevme, sevmesinler, kimse kimseyi tapar gibi sevmesin!

Ben nefes alamiyorum efendim, siz boyle tapar gibi severken, sevmeyin de ben olmeyeyim...


GECEYİ ÖPME

seni camdan bir göğe bırakıyorum
boşalttığın yere turuncu güvercinler
kaç mevsimdir göğsümde özenle kuruttuğum

usta bir yalnızlık, acılaşan bir ninni
sonrası gece yürüyüşüne çıkan bir bahçe
en solgun şiirlerin ezbere söylendiği

son bulut da düşüyor elimden
kanıma uzak şehirler karışıyor, karışsın
ansızın dağılıyorum gecenin en siyah yerinden

neyin karşılığısın?

C.B.Y

Alan Edgar Poe amcam, ve dahasi... (Alan amcam kucelere su serpti, Lenore gelende toz olmasin!)






Her siir kendi dilinde kalsa, (Hayat bayram olsa, insanlar el ele tutussa, birlik olsa, ohm ohm afedersiniz) cevrilmese bir imkan olsa, her siiri kendi dinlinde okusak kendi dilinde anlasak, sairin acisini kendi cigliginda paylassak. Bu cok zordur tabi hatta Turkiye'den Amerika'ya bir yol yapmak kadar zordur. Adamin biri deniz kiyisinda bir sise bulur, kapagini acar ve sisenin icinden dumanlarla bir cin cikar, ve bagirir: "Sen beni ozgur biraktin bende senin bir dilegini yerine getirecegim!" Bunu duyan saskin adam "Ben hayatim boyunca hep Amerikaya gitmek istemisimdir ama deniz beni tutar, ucaktanda korkarim, diyorum ki sen bir kara yolu insa etsen de ben seyahat edebilsem" diye sorar. Cin Turkiye'den Amerika'ya yol insa etmenin cok zor olacagini vakit alacagini ve baska birsey dilemesini ister, sonra adam dunyadaki butun dillerin edebi urunlerini anlayabilmek istedigini soyler. Cin ikinci dilegi duyunca sorar: "Senin su yol kac seritli olsun?" Dil ogrenmek zordur, cetrefillidir, yasayarak bizzat gordum, aynel yakin. Diyebilirim ki bir dilin edebiyat urununu anlamak yeni bir dil ogrenmek kadar vakit alabilir, tabi ceviri yaparken cevirdigin dile de hakim olmak gerek falan bir suru is iste. Bu yuzden baskasi cevirsin ben okuyayim. Derler ki "Tercume kadin gibidir, guzeli sadik sadigi guzel olmaz" Fakat su asagida gorebilecegin ceviri benim sahsi kanaatim gayet basarili, orijinali kadar zevk verdi bana...Ulku Tamer beyfendi cevirmis...Izleyelim, dinleyelim, Alan amcanin acisini paylasalim... Bu arada Alan amca bu siiri ilk yazdiginda isimsiz olarak piyasaya surmus, cok utanmis insanlar begenmez ve onunla dalga gecerler diye, Alan amca hassas ruhlu bir adamdir. Gothic Literature diye isimlendirilen bir akimin babasi, benim sair amcalarimdan biridir. Ruhu hassasdir yazdiklari Horror ve Terror icerirse de. Lenore yengemi kaybettiginden beri boyledir, yuzu gulmemistir, baskalarinin gulmesini de pek istememistir. Insan ne icin gulsundur? Gulmek, eglenmek ne icindir? Lenore gitmistir, eglence bitmistir, herkes evine dagilsindir, yorganinin altinda korkudan zangir zangir titresindir!

Lenore henuz onucunde bir kizcagizdi ben onu siirlerle kandirdigim zaman!

KUZGUN
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
                      BaÅŸka kim gelir bu zaman?"
Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,
Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
Işısın istedim şafak çaresini arayarak
Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore'dan,
Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore'dan,
                      Adı artık anılmayan.
İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
                      BaÅŸka kim olur bu zaman?"
Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"Özür diliyorum" dedim, "kimseniz, Bay ya da Bayan
Dalmış, rüyadaydım sanki öyle yavaş vurdunuz ki,
Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
                      Kapıyı açtığım zaman.
Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
Sessizlik durgundu ama kıpırtı yoktu havada,
Fısıltıyla bir kelime, "Lenore" geldi uzaklardan,
Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
                      Yalnız bu sözdü duyulan.
Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
Ä°rkilip dedim: "Muhakkak pancurda* bir ÅŸey olacak;
Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
                      BaÅŸkası deÄŸil rüzgârdan..."
Çırpınarak girdi birden o eski  kutsal günlerden
Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru* açtığım zaman.
Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
Kondu Pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
                      Kaldı orda oynamadan.
Gururlu, sert havasına karakuşun alışınca
Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
"Gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun
Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından;
Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından?"
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
Ä°lgisiz bir cevap sanki; ÅŸunu kabul etmeli ki
Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
                      Adı "Hiçbir zaman" olan.
Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
O kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
Sustu, sonra ben konuştum: "Dostlarım kaçtı yanımdan
Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
"Anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan;
İnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
                      Hiç -ama hiç- hiçbir zaman."
Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
Sonra Kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
                      Çatlak çatlak: "Hiçbir zaman."
Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
Durup o Kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,
Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
Elleri Lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,
                      DeÄŸmeyecek hiçbir zaman!
Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
"Aptal," dedim, "dön hayata; Tanrın sana acımış da
Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
İç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan."
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
"Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
Korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan
Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..."
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
"Şu yukarda dönen gökle Tanrı'yı seversen söyle;
Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
Buluşacak o Lenore'la, adı meleklerce konan,
O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?"
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
Kalkıp haykırdım: "Getirsin ayrılışı bu sözlerin!
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan!
Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!"
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde
Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan;
Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
                      Kalkmayacak - hiçbir zaman!

Edgar Allan  POE
Çeviri : Ülkü TAMER

Sunday, June 17, 2012

Cok Onurlu Cok Gururlu Cok Dinlenesi Adamlar da Var...!


Bir adamin uzuntusu, gorunmezlige actigi savas, bir adamin bir hic yerine koyulmaya verdigi onurlu savas, bir adamin hayatla dalga geciyor gibi gorunmeye calismasi ama icinde firtinalar kopmasi, bir adamin yalniz kalmasi, bir adamin baskalarinin onun hakkinda ne dusundugunu irdelemesi, ve hayati kahve kasiklariyla olcmesi, bir adamin gorunusunden dolayi, hemde boyle bir adamin tercih edilmeyisine duydugu kizginlik, kendini bilge goren kadinlarla dalgasi, bir adamin siir yazmasi aslinda en guzeli bu... Bir adamin kavga etmeden, kufur etmeden savasmasi, siirle oc almasi, en guzeli bu!

Ben seni severdim Alfred, eger bir kere sorsaydin seninle gelirdim!

J. Alfred Prufrock’un AÅŸk Åžarkısı

S’io credesse che mia risposta fosse
A persona che mai tornasse al mondo,
Questa fiamma staria senza piu scosse.
Ma perciocche giammai di questo fondo
Non torno vivo alcun, s’i'odo il vero,
Senza tema d’infamia ti rispondo. (*)

Gidelim öyleyse, sen ve ben,
EterlenmiÅŸ hasta gibi bir masada
Serilmişken akşam göğe karşı;
Bildik yarı ıssız sokaklar arasından geçerek gidelim
Tek gecelik ucuz otellerdeki huzursuz gecelerin
Mırıldanan inziva köşelerine
Ve bıçkı tozlu ve istiridye kabuklu lokantalara:
Sinsi bir niyetin usandırıcı bir savı gibi
Ezici bir soruya seni sürükleyen sokaklara…
Ah, “bu nedir? ” diye sorma.
Gidelim ve yapalım görüşmemizi.

Gelir ve gider kadınlar odada
Konuşurlar Michalengelo hakkında.

Pencere camlarına sırtını sürten sarı sis
Pencere camlarına burnunu sürten sarı duman
Akşamın köşelerinde dilini yaladı,
Lağım sularının gölcüklerinde oyalandı,
Bacalardan yağan kurumun sırtına düşmesine aldırmadı,
Akıp gitti taraçada, ansızın sıçradı,
Ve görerek bunun yumuşak bir Ekim gecesi olduğunu,
Kıvrıldı bir kere evin etrafında, ve uykuya daldı.

Ve zaman olacaktır mutlak
Sokak boyunca kayan o sarı duman için,
Sürterek sırtını pencere camlarına;
Zaman olacaktır, zaman olacaktır
Karşılaştığın yüzleri karşılayacak bir yüzü hazırlamak için;
Öldüreceğin ve yaratacağın bir zaman,
Ve bütün çalışmalar için ve yükselten
Ve tabağına bir soru bırakan ellerin günleri için;
Senin için zaman ve benim için zaman,
Ve daha da zaman yüz tane kararsızlığa,
Ve yüz tane görüntü ve düzelti için,
Kızarmış ekmekten ve çaydan önce.

Gelir ve gider kadınlar odada
Konuşurlar Michalengelo hakkında.

Ve zaman olacaktır mutlak
“Cüret edebilir miyim? ” diye sormaya ve “cüret edebilir miyim? ”
Geri dönmeye zaman ve merdivenlerden inmeye,
Saçımın ortasında kel bir lekeyle –
[Diyecekler: “Nasıl da seyrelmiÅŸ saçı! ”]
Yakası sıkıca yanağımı bastıran sabah ceketim,
Soylu ve gösteriÅŸsizdir kravatım, fakat basit bir iÄŸneyle fark edilir –
[Diyecekler: “Nasıl da ince kolları ve bacakları! ”]
Cüret edebilir miyim
Kâinatı rahatsız etmeye?
Bir dakikada yeterli zaman vardır
Bir dakikayı ters yüz edecek kararlara ve düzeltmelere.

Zaten biliyordum onların hepsini, biliyordum hepsini:
Biliyordum akşamları, sabahları, ikindileri,
Ömrümün ölçüsünü aldım kahve kaşıklarıyla;
Biliyorum uzak bir odadaki müziğin altında
Ölen bir düşüşle ölmekte olan sesleri.
Öyleyse nasıl yeltenebilirim?

Ve zaten biliyordum gözleri, hepsini biliyordum -
İfade edilmiş bir ibarede seni mıhlayan gözleri,
Ve ben ifade edildiğimde, yığılmışım iğne ucunda,
Mıhlanmışken ve kıvranırken duvarda,
Nasıl başlamalıyım öyleyse
Günlerimin ve yollarımın bütün bu kırıntılarını tükürmeye?
Ve nasıl yeltenebilirim ki?

Ve zaten biliyordum kolları, hepsini biliyordum –
Bilezikli ve beyaz ve çıplak kolları
[Ama kumral saçlarla örtünmüş lambanın ışığında! ]
Beni bu denli konudan uzaklaştıran
Bir entarinin kokusu mu?
Bir masa boyunca yatan ya da bir şalla sarmalanmış kollar.
Ve nasıl yeltenmeliyim öyleyse?
Ve nasıl başlamalıyım?

…..

Söyleyeyim mi, alacakaranlıkta dar sokaklardan gittiğimi
Ve pencerelerine yaslanmış, gömlek kolları kıvrık
Yalnız erkeklerin pipolarından yükselen dumanları seyrettiÄŸimi? …

Suskun denizlerin tabanında seğirten
Bir çift hırpani pençe olsaydım keşke.

…..

Ve ikindiler, akÅŸamlar, uyur huzurla!
Pürüzsüz uzun parmaklarla,
UyumuÅŸ… yorgun… ya da hasta numarası yapar,
Yayılmış yerde, burada seninle benim aramda.
Acaba, çaydan ve pastalardan ve dondurmalardan sonra,
Bu anı kendi bunalımına zorlayacak gücüm olur mu?
Ama ağlayışıma ve orucuma rağmen, ağlayışıma ve duama rağmen,
[Dazlaklaşmaya başlayan] kafamın bir tabakta getirildiğini görmeme rağmen,
Bir kâhin deÄŸilim ben – ve büyük bir mesele deÄŸildir bu;
En yüce olduğum anımın titreştiğini gördüm,
Ve gördüm o ebedi Kavas’ın paltomu tuttuÄŸunu, ve kıs kıs güldüğünü,
Ve kısacası, korkmuştum.

Ve değer miydi tüm bunlara,
Fincanlardan, reçelden, çaydan sonra,
Porselenler arasında, seninle benim konuşmamız arasında,
Ve değer miydi tüm bunlara
Isırıp atarken meseleyi bir gülüşle,
Kâinatı bir top gibi sıkıştırmak,
Ezen bazı sorulara doğru yuvarlamak,
Söylemek: “Lazar’ım ben, ölümden gelirim
Her ÅŸeyi size anlatmaya geldim, her ÅŸeyi anlatacağım size” –
Eğer biri, kadının başına bir yastık yerleştirirken
Deseydi ki: “Bu deÄŸil kesinlikle benim meramım.
Bu deÄŸil, kesinlikle”.

Ve değer miydi tüm bunlara,
DeÄŸer miydi
Gün batımlarından ve avlu kapılarından ve çisentili sokaklardan sonra,
Romanlardan, çay fincanlarından, yerde sürünen eteklerden sonra —
Ve bundan, ve çok daha fazlasından? —
Meramımı tam olarak anlatmak imkansız!
Ama bir büyülü fener gibi bir ekran üstüne fırlatır sinir örüntüsünü:
DeÄŸer miydi
Eğer biri, yerleştirirken bir yastığı ya da fırlatırken bir şalı,
Ve dönerek pencereye doğru, deseydi:
“Bu deÄŸil kesinlikle,
Meramım bu deÄŸil kesinlikle”.

Hayır! Ne Prens Hamlet’im ben, ne de olmak istedim;
Bir saray mabeyincisiyim, öyleyim ki
Geliştiririm süreci, bir ya da iki sahneyi başlatırım,
Prens’e tavsiyede bulunurum; şüphesiz, önemsizim,
Hürmetkârım, yararlı olmaktan hoşnudum,
Becerikli, tedbirli, ve çok titizim;
Övgü doluyum, fakat biraz kalın kafalıyım
Bazen, aslında, neredeyse saçma –
Handiyse, bazen, Soytarı’yım.

YaÅŸlanıyorum… yaÅŸlanıyorum…
Pantolon paçalarımı kıvırarak giyineceğim.

Saçlarımı arkadan mı ayırsam? Bir şeftali yemeye cüret edebilir miyim?
Beyaz flanel pantolon giyineceğim, ve yürüyeceğim kumsalda.
Duydum denizkızlarının birbirlerine şarkı söylediklerini.

Sanmam ki benim için şakısınlar.

Dalgalarda denize doğru açıldıklarını gördüm
Tarayarak dalgaların geriye uçmuş beyaz saçlarını
Ağartıp karartırken suları esen rüzgâr.

Oyalandık denizin odalarında
Kırmızı ve kahverengi deniz yosunlarıyla taçlanmış denizkızları yanında
İnsan sesleri bizi uyandırana ve boğulana dek.



T.S.Eliot (1888-1965

Resimsiz Beyanname


AÄŸlamadan
dillerim dolaÅŸmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuÅŸmak istiyorum (I.O)

Seninle vakti oldurmek istiyorum hic hukum giymeden, neredesin bilmek, irdelemek istiyorum ne demek istedigini her defasinda...Bu kadar beklemisken, beklemisken, biliyormusun ogrendim nasil davranmam gerekiyor, suclu ve hayran... Suclu olmam gerek, ve kaslarimi catmam sucumu biliyormus gibi davranmam gerek ve dahi hayran olmam sana, senin hayranligini kazanmak icin...Sana hayran olunsun, deli gibi bir tek istedigin bu...

Kapilar kapansin, ayiplar bastan yorumlansin, hesaba daha vakit var nasilsa!

Herkes yaptigini bahane carsafina ortsun, yada saklansin bahanelerin arkasina!

Diller tukensin, kelimeler yokolsun, bir sen konusmayi bil!

Evin zilini en istedigimin caldigi zamanlarda!

Ana dilimde yazdiklarim kadar zevk almasamda yaziyorum iste, derdimi anlatabilecegim kadar


               The Kingdom of Downtrodden
In the Kingdom of Downtrodden, nobody gets a chance to live happily ever after. People, who live in this kingdom, even though they cannot take away even a pair of socks with them when they die, work so hard to achieve as much as they can. There is a King, who is not in a human shape, but it has a great power over its people, such that, in the name of their prevailing King, they fight and humiliate each other.
They use their King to get what they think they need the most, however, they are deceiving themselves, and soon without noticing it, they become a slave of this King more and more. Since they are never satisfied with what their King provides them, they will not be able to overcome being downtrodden.
On days when they cannot obtain fulfillment by using their King, they will hear the little child’s voice inside of them screaming all along: “the King is naked.”

Saturday, June 16, 2012

Sen soyle herkes sussun, sen dusun ben susayim, sadece siir soyle, soyletildigin kadar


Ask diyorum, nedir?



Ask nedir diye sorsalar bana, bir cumle soyle deseler benim dilim donmez ama tanidigim bir teyzenin dili donmus, onun dilinden anlatayim.

Radyo evlerde yayginlastigi siralarda  sevdigi turkuyu duyan elli yasindaki Yasagul teyze bu turkuyu de ne severim dedikten sonra hemen radyoyu kapatir. "Madem seviyorsun ne kaparsin be kadin?" diye sorarlar.
 " Erim (Esim) gelsin o da cok sever onunla dinleyelim" der, yuzunde bir tebessum. Ah be ah! Saf ask kokusu, yakiyor burnu ilk cekiste degil mi?... Esi kuru ekmek yedigi icin kendi ekmegini guneste kurutan peygamberin kizi, ne guzeldir baban senin ne sirindir. Ona mi cekti bu huylarin? Seni cok severim, babanida cok severim zaten!

Ebabil bir kustur, pirlanta bir tastir... Ask bir adamin bir yillik gecimini bir kuyumcu kasasinda kaybetmesi degildir! Ne oldugunu cok bilmiyorum askin ama ne olmadigi gayet acik...



Thursday, June 14, 2012

Uc gun Uc gece Tefsir dinlemek istiyorum...!

Istiyorum dinlemek, tam uc gun uc gece, tefsir dinlemek istiyorum, bir halka olalim dunyanin tum sorunlarindan uzak, gercekten tefsir yapmak icin, anlamak icin, derinine inmek, birkac gozden bakabilmek icin suzmek icin, suzulmek icin, icine sizmak icin, ici icine sigmamak icin, mesaji burnumuzdan cekmek icin,beynimize direk almak icin, istiyorum, herkes neyi ne kadar anlamis anlatsin istiyorum, ikindi namazini cemaatle kildiktan sonra gunes rahmet ismine burunup yakiciligini terkettigi o anda, bir limon agacinin golgesinde baslasak uc gun uc gece okusak anlasak istiyorum... Vel Kaziminel Gayz'lardan misin? Yoksa Vel Afine Aninnas' gillerden mi? 

Sana Babil'e indirilen Harut ve Marut'un haberi geldi mi? 
O halde dinle!

Oradan Buradan ve hatta Suradan, Icimde kalmasin demleyelim icelim!

--> Bardakta yasadiklarim suda kalsin, balkonlarda attigimiz cigliklar mutlu oldugumuzdan degil olmaya calistigimizdan, kiz kismisinin yapamayacagi seyleri sayma ninecim, yapabileceklerini say, kiz kismisi yasasin mi? Mesela ne dersin?
--> Ben seni terketmedim yine baska taktikler icindesin, saclarini ordun mu benim ellerim mi dolandi?
--> Askiya astigim elbiselerdeki hatirlar, gulusler, kokular uzerime yapisiyor, bir giydigimi bir daha giymemeli miyim?
--> Bazi insanlar konusmasin sadece yazsin, kendinde konusma hakki bulmasin, herkes konusmasi icin heryere davet edilmesin, yoksa elli yil murekkeple buyuttugu saygiyi bir canli yayinda kurdugu cumleyle kaybediyor bazilari, soruyor sunucuya "Neden beni konusturmuyorsun? Ben aptal salak bir herifmiyim?" yazik oluyor...
--> Derdim bana ait, bazi seyleri ben secmedim, razi oluyorum, sukr ediyorum biraz saygi...
--> Bazen insanlar acimasizca is cevirince arkamdan ruyamda goruyorum neler donuyor, demekki Allah cok kiziyor...
---> "Nereye gidiyorsunuz?" ayet-i kerimesinin bu gun icin soylendigine bahse falan girmek istiyorum...

--> Insanlarla tanismak bana iyi gelmiyor, neyi ispat etmeye calisiyorum bilmiyorum, yada onlar neyi ispat etmeye calisiyorlar anlamiyorum, ya ben cok alinganim yada insanlar guzel kiviriyorlar, olamaz yoksa Serdar Tortac'in dedigi gibi mi? Binlerce dansoz mu var?

--> Cok eksiklerim var cok eksiklerin var cok eksiklerimiz oluyor, tekliflere kapaliyim.
--> Cay var o guzel iste, ne de olsa cay var, var cay, sukur cay var, tartisma yok! cay var, buzlu cay icene celme takiyorlar, binlerce buzlu cay icen var!




Wednesday, June 13, 2012

Bugun Bir Ari Ezdim, (evine ekmek ucuruyordu belki)

      Araba kullanmak kabustur, benim lugatimda kabus kelimesinin es anlamlisidir, anlamlisiydi. Coktan secmeli kabuslarimda itinayla ters yola girilir, arabalara hafif hafif dokundurulur (pahali arabalara), polislerle kavga edilir, birde polislerin suclulari tehlike aninda vurma hakki olan ulkelerde heyecanla el kol yapilir ve kursun yenir. Hep tembihlenir boyle ulkelerde daha once yasamis yurtdaslar tarafindan halbuse "Bah polis geldiginde elini ayagini oynatma senden urkerse onu vuracan sanirsa yirsin gursunu". Sanki yeni evcillestirilmis bir hayvandan bahsediyor ama polisi mi beni mi hayvan yerine koyuyor onu tam anlayamiyorum bu aciklamayi yaparken.  Ruyamda kursun yedigimde boyle tokmakla vurulmus gibi bir aci hissediyorum (Emrah filimlerinin etkisi olacak arkada "yaraliyimmmmm" sarkisi  bir fon muzigi gibi, bir kursunla sarki bitene kadar kendi etrafimda donerek oluyorum, hik demis Emrah'in burnundan dusmusum). 
      Hazir polisten konu acilmisken boyle korkutulunca korkutulunca besbinsekizyuzelli kere polis geldimi oldurur, yabancilari sevmezler, el kol hareketinden urkerler, takim yildizi halinde dolasirlar, " bah bu bayyirin assasindaki agaclarin arhasinda hep bekliyollar spid limit (speed limit) burda odduz (otuz) normalda ama bayyir ya sen freni koklemezsen elli oluyo limiti asiyon farhetmiyon amma iste o zaman sislerler", enselerler, "gecen 200 odedim ben" gibi hazir konu bulmus bilincalti isliyorda isliyor. Fredinin kabusuna denk, 13. cuma tadinda bir gece yasiyorsun. Dogal hayatta bilinc her ne kadar " yok canim" dese de, polis gorunce igneci Turkan teyzenin bronsite yakalandiginda yaptigi ziyaretler gibi bir sol kolda uyusma, soylenilenleri tam anlamama falan vuku buluyor mekanizmada. Saglam penisilin ignesi yapardi Turkanim, aile doktorumuz siringa satan bir sirketle anlasmis gibi 50 tane verirdi her kis yerdik o igneleri. Evimize kadar gelirdi Turkanim, saplar giderdi. Iste iki hatirayi iliskilendiriyor hafiza vicudada tepkilere karsi koymaya calismak dusuyor. Ama sol kol uyusunca heyecandan direksiyon hakimiyeti hic zarif durmuyor en azindan bende. 
         Trafikte ilimli olmaya calisiyorum, bir insan evladi sinyal vermeden onume atliyorsa bunun sebebi ya yeni bir sofor olmasidir yada dusuncelidir, delidir, yani kim kendini oldurmek ister degil mi? Ben korna basmamaya iyice o insan evladini heyecanlandirmamaya gayret gosteriyorum. Simdi tamam yapmis bir hata insanliktan red mi edelim? Korna basip rencide ettik diyelim ne gececek elimize? Ikinci olarak benim onume kiran insanlara oldugunca izin vermeye calisiyorum. Mesela ben izin vermesem belki arkamdaki insanda izin vermeyecek belki sonra panik yapacak kaza olacak. Onume kirdi cunku yolu son anda hatirladi donmesi gerek demekki diye dusunuyorum. Yanimdaki sofor arkadaslarim "sen yol vermek zorunda degilsin" diye beni uyariyorlar, "yol senin sen devam etsene" diyolar. Yol benim tapulu malim degil hem bir firsattir bir insanin isi gorulmesin mi? Tebessume sadaka veren belki buna Hac sevabi verir neden firsati kacirayim diyorum. Gurultu olmasin benim varligim baskasinin kabusu olmasin varligim kimsenin kabusu olmasin efendilik olmesin diyorum. 
           Elimize firsat gectiginde birbirimizi sanki hep o ani beklemisiz gibi ezmeyelim diyorum, korna bir sestir hakaret icermiyor ama cok rencide ediyor, bide hata yaptiginda arabanin icine egilip bakiyorlar, ha tamam kadinmis gibi kafa salliyorlar gittigin yere gec kalmanin stresine birde boyle meseleler ekleniyor, ileride u donusu yasak diyor, polis sireni duyuyorsun heyecanlaninca burnun kasiniyor elini kaldirinca polis vuruyor oluyorsun boyle upuzun gepgenis bir cumle kuruyorsun hic eglenceli degil!
           Kirmizi arabasindaki gozluklu adam sana sesleniyorum bugun senin yuzunden eve ekmek goturen bir ariyi ezdim, sol kolum uyustu, direksiyon hakimiyetimi kaybettim, iyi mi oldu? Evet iyi araba kullanmiyorum belki ama ben dusunceli bir insan evladiyim. Olmaya calisiyorum...
            Bugun bir ari ezdim, evine ekmek ucuruyordu...