Wednesday, June 13, 2012

Bugun Bir Ari Ezdim, (evine ekmek ucuruyordu belki)

      Araba kullanmak kabustur, benim lugatimda kabus kelimesinin es anlamlisidir, anlamlisiydi. Coktan secmeli kabuslarimda itinayla ters yola girilir, arabalara hafif hafif dokundurulur (pahali arabalara), polislerle kavga edilir, birde polislerin suclulari tehlike aninda vurma hakki olan ulkelerde heyecanla el kol yapilir ve kursun yenir. Hep tembihlenir boyle ulkelerde daha once yasamis yurtdaslar tarafindan halbuse "Bah polis geldiginde elini ayagini oynatma senden urkerse onu vuracan sanirsa yirsin gursunu". Sanki yeni evcillestirilmis bir hayvandan bahsediyor ama polisi mi beni mi hayvan yerine koyuyor onu tam anlayamiyorum bu aciklamayi yaparken.  Ruyamda kursun yedigimde boyle tokmakla vurulmus gibi bir aci hissediyorum (Emrah filimlerinin etkisi olacak arkada "yaraliyimmmmm" sarkisi  bir fon muzigi gibi, bir kursunla sarki bitene kadar kendi etrafimda donerek oluyorum, hik demis Emrah'in burnundan dusmusum). 
      Hazir polisten konu acilmisken boyle korkutulunca korkutulunca besbinsekizyuzelli kere polis geldimi oldurur, yabancilari sevmezler, el kol hareketinden urkerler, takim yildizi halinde dolasirlar, " bah bu bayyirin assasindaki agaclarin arhasinda hep bekliyollar spid limit (speed limit) burda odduz (otuz) normalda ama bayyir ya sen freni koklemezsen elli oluyo limiti asiyon farhetmiyon amma iste o zaman sislerler", enselerler, "gecen 200 odedim ben" gibi hazir konu bulmus bilincalti isliyorda isliyor. Fredinin kabusuna denk, 13. cuma tadinda bir gece yasiyorsun. Dogal hayatta bilinc her ne kadar " yok canim" dese de, polis gorunce igneci Turkan teyzenin bronsite yakalandiginda yaptigi ziyaretler gibi bir sol kolda uyusma, soylenilenleri tam anlamama falan vuku buluyor mekanizmada. Saglam penisilin ignesi yapardi Turkanim, aile doktorumuz siringa satan bir sirketle anlasmis gibi 50 tane verirdi her kis yerdik o igneleri. Evimize kadar gelirdi Turkanim, saplar giderdi. Iste iki hatirayi iliskilendiriyor hafiza vicudada tepkilere karsi koymaya calismak dusuyor. Ama sol kol uyusunca heyecandan direksiyon hakimiyeti hic zarif durmuyor en azindan bende. 
         Trafikte ilimli olmaya calisiyorum, bir insan evladi sinyal vermeden onume atliyorsa bunun sebebi ya yeni bir sofor olmasidir yada dusuncelidir, delidir, yani kim kendini oldurmek ister degil mi? Ben korna basmamaya iyice o insan evladini heyecanlandirmamaya gayret gosteriyorum. Simdi tamam yapmis bir hata insanliktan red mi edelim? Korna basip rencide ettik diyelim ne gececek elimize? Ikinci olarak benim onume kiran insanlara oldugunca izin vermeye calisiyorum. Mesela ben izin vermesem belki arkamdaki insanda izin vermeyecek belki sonra panik yapacak kaza olacak. Onume kirdi cunku yolu son anda hatirladi donmesi gerek demekki diye dusunuyorum. Yanimdaki sofor arkadaslarim "sen yol vermek zorunda degilsin" diye beni uyariyorlar, "yol senin sen devam etsene" diyolar. Yol benim tapulu malim degil hem bir firsattir bir insanin isi gorulmesin mi? Tebessume sadaka veren belki buna Hac sevabi verir neden firsati kacirayim diyorum. Gurultu olmasin benim varligim baskasinin kabusu olmasin varligim kimsenin kabusu olmasin efendilik olmesin diyorum. 
           Elimize firsat gectiginde birbirimizi sanki hep o ani beklemisiz gibi ezmeyelim diyorum, korna bir sestir hakaret icermiyor ama cok rencide ediyor, bide hata yaptiginda arabanin icine egilip bakiyorlar, ha tamam kadinmis gibi kafa salliyorlar gittigin yere gec kalmanin stresine birde boyle meseleler ekleniyor, ileride u donusu yasak diyor, polis sireni duyuyorsun heyecanlaninca burnun kasiniyor elini kaldirinca polis vuruyor oluyorsun boyle upuzun gepgenis bir cumle kuruyorsun hic eglenceli degil!
           Kirmizi arabasindaki gozluklu adam sana sesleniyorum bugun senin yuzunden eve ekmek goturen bir ariyi ezdim, sol kolum uyustu, direksiyon hakimiyetimi kaybettim, iyi mi oldu? Evet iyi araba kullanmiyorum belki ama ben dusunceli bir insan evladiyim. Olmaya calisiyorum...
            Bugun bir ari ezdim, evine ekmek ucuruyordu...

No comments:

Post a Comment