Friday, April 26, 2013

"Euphoria" kelimesi için yazılmış aşırı anlamlı bir şiir... Sebepsiz delirenlere icten bir selam...

Fakatlarına meydan dayağı atılmış bir zavallıyım şimdi
İstisnalar  arkalarına bile bakmadan aynılaştığından beri
Sığmıyorum pencere kenarlarına
Uzun şehir yolculuklarının
Roma'ya gidemiyorum
yolları tanıyarak...

İpotekli umutlarıma
Kart atıyorum hiç ziyaret etmediğim ülkelerden
Onlarda bana yazıyor bir iki satır
Sanki beni tanımıyorlar gibi
Soğuk, isteksiz..

Beyni çürümüş sokak lambalarının
Tırnak izleri var içimde
Yırtıklarından güvercinlerin göz kırpıştığı
Kanıyorum ama
Roma'da ki aptal prenses değilim artık…
Bir aşk bekleyen avunmak için…
Mutlu sonlara hapis...

Çocukluğum muhafazakar damımızdan
Fırtınalar sızabildiği gün değişti
Annem ağlamayı bilmezdi
Biz de gülebildiğini
Altı yaşındaydım, susabiliyordum anlatamadığım kadar
anlatabiliyordum annemin ağlamadığı kadar
Altı yaşındaydım, biliyordum en güzel nasıl susulur
Büyümüş gibi nasıl olunur...

Şimdi topallayan kelimelerimin
dalgın satırlarımda ne anlam bulduğunu
çözmeye çalışıyorum, burda ne demek istedim aslında
ya şurda?
Roma nerden bulaştı satırlarıma
Peki ya euphoria ?

Gereksiz acılar seçiyorum üç beş liraya
Penye acılar,markasız, bir giyimlik
Dayanacağım elbette
Annemin ağlayabildiği kadar…
Altı yaşından beri susabildiğim kadar susacağım
Sığabildiğim kadar pencere kenarlarına
Olabildiğince hiçbir kaideyi bozmayacağım
Romanlardaki aptal prenses değilim ben artık
Mutlu sonlar umrumda değil
Asksiz da avunacağım
Buram buram susacağım
Her sessizlikte seni konuşuyorum sanacaksın
çıldıracaksın!

euphoria koyacağım adımı
çıkacağım kapılarınızdan
fırtına sızmış çocukluğum
sizi hiç mi hiç ilgilendirmez!

Paramparça olmuş kelimeler, tırnak izleri
ve özgürlük
benim adım Euphoria...






No comments:

Post a Comment