Saturday, June 30, 2012

"Ustume hayat dokuldu, lekesi cikmaz dediler" dedi...


                                     Paradan baska hicbirseyi olmayan fakirlere vali atadim seni!
                                       Cok kucuk ellerinle Cok buyuk sokukler onar diye!

Friday, June 29, 2012

Oh bir tatil iyi gelsin, uyusunda madem buyusun, ucaga binelim issiz adaya duselim yanimiza terlikten baska bisi almayalim kendimiz dahil...




Insanlarin belirledikleri sinirlamalardan kusuyorum, arapca bilmek dinin yarisini kurtarir diye dusunuyorum diger yarisida anlama kabiliyetine kalmis, kulaktan dolma bilgiyle kitap yazip kisik ateste pisirin sonra sicak servis yapin, su an acaip sekilde tek basimayim ve bir uzun sure daha bu sekilde kalacagim, belki on gun falan, yine dedigim gibisi nutuk ceken beni sevmiyorum, kur'an ogretmek cok sabir isi, el isi, goz nuru, ben bi kiz taniyorum bana hic benzemiyor, ne gusel! Bu kadar laf salatasina bu kadar alakasiz bir sarki gelmesin niye gelsin simdi elton john calsak sanki anliycaksin, anlamazdin anlamazdin, kadere de inanmazdin, Allah ta mustehakini vermis olabilir, olsun...

(Bu adam gibi sarki soylemek icin iki elini birakip bayir asagi bisiklet surmek gerek, arabalar cikti simdi kimse bisiklete binmek istemoor, hic eglenceli olmaz, olabilemez)



Kedime sarilip hayata uyursam ya ben?

Tuesday, June 26, 2012

Sepserin bir ruzgarin gepgenis bir hayalde yasanmasi turkusu

Hergun 8:55 ada vapuruna binsem, martilara simit atsam, etrafi depdenizle cevrili bir kapkara parcasinda, iste ada dedik ya, en sevdigim isi yapsam, sopsokuk diksem, yepyeni seyler uretsem, reprenkli bir ortamda, kupkus civiltilariyla, yanibasimda dunyanin en guzel tupturk kahvesini yapan bir dukkan olsa, piposunu kulleyen bir bipbilge bir yapyaslidan hergun bambaska bir hikaye dinlesem, dukkanimin liplimon agaclariyla gopgolgelenen bir bahcesi olsa, uzakta cemaatinin dualarini aldigim bir capcami, ben hiphizli kopkosa vakit namazlarina yetissem, ikindi vakti kupkucuk bir kiz gelse ona Kuran ogretsem, dukkanimin bir tarafi kipkitapla dopdolu olsa, ben tabiat olarak dunyanin en sapsakin insani olsam, dukkanimda hep supsuper sarkilar calsa, gelenlere hic yemedikleri bir mepmeyve ikram edebilsem, sepserin bir su olsa su karsidaki cesmeden akan........................................Cizilti, cipcizilti, falan yine cipcizilti..... ayni vapurla apaksam namazindan sonra eve donsem, kimsenin gulmedigi bombos bir odada su icerek sapsarhos olsam, etrafinda hic cami olmayan evin herkesin bambaska insanlarin yuzunu seyrettigi bir odasindan hayirli geceler diyerek ciksam sonra uyusam ada vapurunu tekrar yakalamak icin... Bu turku ne turkusu olurdu, hangi turku hayallerden gercege donerken yolda dinlenirdi? bu aciyi tamir ederdi?, hangi turku hangi ruha ilac olurdu?, olmayan seylerin uzuntusunu yasayan bir adama hic olmayan turku ilac olur muydu? O zaman hic turku dinlemeyeyim, dinlesemde apaglamayayim, aglasamda haphayale dalmayayim, cipcikinca cok aksi oluyorum...

Saat gecenin ucu
Bu neyin sucu?
Cezasi bu neyin?

Hey gidi Kaçkar dağı
Kar, yağmurun kalkmasın.
Beklesin beni yarim,
Başkasına bakmasın.









Sunday, June 24, 2012

Sana bir sorum olacak! Mi midir?




Sen de beni, beni ruyanda goruyosun mudur, Allahasen? Uzaklar hic yakin olmuyor, illaki meyve toplaniyor parmak uclarindan zamanin ve acinin buhusu hala, beni isitan...Bazi seyler hic degismiyor, degisimin kendisidir degismeyen, ne cok agazin var, samimi degil hic biri, en buyuk lafin "itiraf et" bu misal hic degismeyecek, kendi ozelliklerini bilip, baskalarinin iki dudagina muhtac yasayacaksin, sevgi vampiri olarak devam ne kadar iltifat emersen kardir, bu yagan kardir, mudur mu hava cok soguk?, midir mi lapa lapa?..

Midir mi askin?
Benimki kadar midir?
Daha cekilecek var midir?
Adi aci midir, midir talih?
Bu mudur?
Hepsini verin ben cekeyim
Benim elim bulasti bir kere
Epi topu ne kadardir?
Midir mi?
Yok canim o kadar da degildir!
Midir yoksa?
Bekleyip miyim gorecek peki
bir caresi var midir?

Saturday, June 23, 2012

Pardon, bu depresyon size mi ait?

Burda, bu bombos odada gibi olan guzel yerde aslinda okudugum bolumun inceliklerini anlatmak istemiyorum...Ben simdi okusam ne olacak? Herkes psikolog zaten, herkes ingilizce biliyor, tefsir biliyor, bina kolonundan anliyor, bi de herkes sair... Durum boyle olunca bende boyle ne okuyorsun? diye soruldugunda pat diye Psikoloji okuyorum diyemiyorum...Icime sokup orda yasatmak ve hatta sevgime bogmak istedigim bir kisim insan turunun yorumu yok mu beni cok turlu olduruyor..."Aa sen psikilojisini okuyosun, bizimki bi ergen triplerinde psikologu cok bozuk, siz konusuyomussunuz iyi geliyomus!" ben hemen yardimci olayim demek istiyorum ama simdi bu ornekden yola cikip "ergen" olma, gozukme!, kendini ergen olmak zorunda hissetme gibi bir meselelere girersem bu blog bir uzar bir uzar parmaklarinizi yersiniz...Yani psikoloji ilminin boyle bir bahtsizligi var. Ingilizce lisanin bahtsizligi gibi...Herkes dogarken ogrenmis oluyor, hic ugrasmaya gerek yok, "gud morning clas",  "Hav ar yu?" "Fayn Tenks end yu?" "Sit Davn" budur, daha ne olsundur, ne kadar bilinsindir, biz bosuna dirsek curutmusuzdur, iki lisan bir bucuk insan, bir lisan yarim bucuk insandir..."Ya bilmiyorum", "benim yorumum yok", "ben o konuda pek bisey bilmem", "aa oylemiymis daha once duymamistim" lugatimizden cikali cok oldu ben uzuluyorum da o bakimdan...Bir sey hakkinda da bir sey bilmeyelim efendim, herkesler her seyleri bilmesin, iki seyleri ve uc seyleri bilmesinler, ya da gercekten bilsindirler, yerin kulagi vardirlar...Neyse yada herkesler bilsin yorum yapsin konussun, hersey oldugu gibi kalsin...Ben konuyu depresyona baglamak istiyorum...Simdi depresyon nedir? diye elbette sormayacagim, hepimiz herseyi bildigimize gore direk konuya dalacagim, bu siralar herkese depresyon tehsisi koyalim, koyuyorum, koyacaklar. Gencinden, yaslisina, zencisinden, beyazina herkesler depresyonda. Direksyonda depresyonda, tuvalette depresyonda, bilgisayar depresyonda, sag, sol yukari ve assagida depresyonda...Pardon, bu depresyon size mi ait?...O, evet tesekkurler... Bu benim yasadigim ufff acayip uzak ulke zaten depresyon haplariyla meshur ama bilgisayar ekranindan takip ettigim guzel ulkeme ne olmus ya hu? 12 ila 19 yas arasi ergen grubunu gecelim kimseyi sabaha kadar burda tutmak istemem, 20 ila 30-35 yas arasi kusaga gel, yanas abi daha var, tamam tamam dur, buraya parkedelim. Depresyon insanin ustune yakisani giymesidir, mutsuzluga yelken acmasi, hersey hakkinda karamsar dusunmesi ve davranmasi egilimidir. Herkes mutsuz, herkes uykusuz ve huzursuz...Mealen depresyon cagimizda sukursuzlugun bunalimina ve buhranina koydugumuz isimdir...Ben, sen, o biz, siz ve onlar sukursuzdur, dolayisi ile mutsuzdur..Mutluluk nedir? Saka yapiyorum o konuya hic girmeyecegim... Hic sukreden, cok sukretmeyen, elimizdekinin kiymetini bilmeyen ilkini elde ettikten sonra ikincisine uzanan, sacma ve de sapan bir hale burunmuslermisiz... Yapmamamiz gereken seyler sorumluluklarin ayagina dolanmis, huzunler girla sonra...Bu 20 ila 35 yas arasi depresiflerin sabah esnemelri konusunu daha detayli ele alacagim...Su an bana ayrilan surenin sonuna geldim, lutfen daha sonra tekrar deneyiniz...Zaten mazlumlar kralligindan cikis yok, ya uzaginda ya tuzagindasiniz....Eger sekiz yasindaysaniz ve asiksaniz hayat cok guzel desem bunu bir cizgifilmden caldigimi anlarsiniz... Depresyon hepimizin el birligi ile halledecegiz...

Yine mi istedigin gibi olmadi, umdugun seyler bulamadin? umrumda degilsin..Ya da biraz umrumdasin ama ben seninle o depresyona girmem, boyle iyi...

Friday, June 22, 2012

Ne garip, bazen yazmak bile iyi gelmiyor...

Cok sinirleniyorum, belki kulagimdan dumanlar cikiyor, ama bosver Allah var diyorum, ben onun adina sinirleniyorum ne de olsa...Uzulme Allah var, bunalma, korkma, La Tahzen, diyorum ama Innallahe meana mi ?bilmiyorum...Ne yapsam ne etsem de simdi gececek birsey degil, gecmiyor, uzak kalsamda gecmiyor, yaklassam da gecmiyor, belki gececek ama simdi degil, olsun Allah var diyorum...

Thursday, June 21, 2012

Ilk Maasimi Aldigimda...

Bin  kisilik bir ortamda "Herkese benden cay" diye bagirmak istiyorum...
Telefonu surekli sarjda olan bir canim kisiye sarji hic bitmeyen bir telefon almak istiyorum...
Boyle herhangi bir vatandasimiza "kizi birakmak icin ne kadar istiyorsun?" diye sormak istiyorum...
Minubuse 20 lira uzatip "Ustu kalsin hanimi yemege cikar" demek istiyorum...
Bir dilenciye "bugun gozumun icine bakan 100. kisisiniz, tabiki bunu kazandiniz" deyip para dolusu bir zarf uzatmak istiyorum....
Mezun oldugum okulun finans departmanina gidip sekreterin onune boyle iki benjamin franklinkcik koyup, "patron nerde?" diye sormak istiyorum, orada olmadigini bildigim bir zamanda...

Bu liste daha da uzatilabilir, uzatilmali, cok calismali ilk maasla Anneye Fransa'nin guneyinden ev almali, herkese dans etmeyi ogretmeli, sen ve ben olmanin bicilemez pahasina pembe panjurlu bir ev temeli atmali, senle yasamali, parayla alinacak hicbir seyin tasasi golge etmemeli, ayin, sin, kaf hep yan yana olmali,

Let's get rich, then!...

Wednesday, June 20, 2012

Hafiz misin? Hayir Mahfuzum!...


Herkes uyudugunda, el ayak cekildiginde, kimseler kalmadiginda, kalmis gibi yapmadiginda, kalbur zaman disinda, Sindrella uvey kiz kardeslerinden daha cirkin oldugunda, pinokyo yalana doydugunda, sut tastiginda, cay pistiginde.... Benim yasamayi anlamam gerekiyor biliyorsun, insanlari anlamam gerekiyor, meslek icabi... Hanimis benim kirik dokuk hafizacigimda bir ayet varmis konu ile alakali, hadi soyle amcalar duysunlar, aa hadi ama, cok utangacta bu benim bu hafizam... Evet ayet ismini yakinen tanidigimiz bir varliktan alan bir sureden geliyor "Insan" suresi...Hepimizin insan kelimesinin arapcada unutmak fiilinden turetildigini biliyoruz, tamam panik yapmiyoruz bilmiyorsakta hic onemli degil, nesiya diye bir fiil var arapca lugatinde bir gaib er unuttu gecmis zamanda anlaminda.. Nesiyaa iki gaib erler unuttular gecmis zamanda, diye serce parmaktan baslar size ben bir cekerim nesiya fiilinin mazisini, bu fiili cekmenin binbir cesidi vardir (Hangi videodaki hangi kiza gonderme yaptim?)...Iste bu kelimeyi  ilgili baba sokunca "Insan" kelimesi turuyor ben babin yalancisiyim...Yani unutan varlik. Rab bize bahsettigi en buyuk nimet uzerinden bize sesleniyor...Unutma nimetini vermis hic unutmayalim bunu diye bize hey unutan varlik diyor, "Ey unutan varlik, bu sozumu hatirla diyor", cok ilginc degil mi? Yani mealen boyle diyor. Bize unuttugumuzu surekli hatirlatiyor, unutuyoruz ya, nerde kalmistik ha, ayeti diyordum, bu ayeti turlu turlu yorumlayani duydum, elbette duyacagim, bir insanin yazdigi bir siiri bile ne demek istedi, sair burda neyi kasdetti diye besbinsekizyuzellidokuz kere yorumlamaya calisiyoruz elbette ayetler hakkinda da boyle acaba mi ki? diye sorup sorup dusunecegiz beyler... Evet ayet mealen diyor ki: "İnsanın üzerinden, henüz “anılmaya değer bir şey” değilken,(anılmaya değer bir varlık olana kadar) uzun bir zaman geçmedi mi?" Kimisi bu sureyi insanin kendini bildigi sure olarak yorumlarken bir diger kimisi diyorki efendim aslinda ayette Allah-u teala "insan hatirlanmayan bir varlik oldugunu ne de cabuk unuttu" diyor. Yani ayet cok anlamli, soyleki, ben bir yuz sene once yoktuk, kimse beni bilmiyorduk, bundan bir elli sene sonrada olmayacagiz, neyin telas-i derdindeyiz, gibi mesela...Tabi ayet bir okyanussa bu aciklama kum tanesi bile degil ama ayip ey Insan, bi azicik kendine gel...Hakkaten yani kimsin olum? Kimsin lan? diye sorsak yanlis olmaz kanaatimce...Ayet aciklamasi yapilan yerde kullanilacak agiz degil bu ama sinirlendim bir an... Bu "Insan" suresini ezbere almak ayri cetrefilli bir olaydir, 27. cuzun incisidir, gonullerin birincisidir, yani zorlandigim baska surelerde var elbet ama bu kisa ayetli mekki sureler arapca belagat harikasi kafiyeleri ile goz dolduran cumlelerden olusduklarindan ezberleri de ayri zaman alir ve pek mesakkatlidir. "Sana haberi geldi mi? diye baslayan ayeti gordun mu anlaki bu gece uyku yok, ezberi sabahi bulur... Ama Hud suresi ve icinde Hz. Musa ve Hz. Suleymanin bulundugu ayetlerin yeri cok daha ayri bende, o sayfalar islaktir, goz yasi ile yapraklari yeniden yogrulmustur benim yadigarin, sac kurutma makinasiyla kurutulmaya calisildilar annem tarafindan "carpilirsin" ikazi geldi biraktim.  Ama ben bir cok sene felaket hasir nesir oldum yadigarla, carpmiyor, yastigimin altina koydum, ustunde uyuya kaldim, sayfa kenarlarina siirler yazdim, cay kahve bulastirdim, ikramlarda bulundum, ekmek kirintilari kaldi icinde, hafizlik hocam hakkinda en carpici ve bilinmeyen gercekleri paylastim, bazi sayfa kenarlarini katladim ama carpilmadim... Kur'an adami nicin carpsin misal? Keske carpsa, tepki verse, "neden eskisi kadar ugramiyorsun hayirsiz?" dese bana... "Bana soz vermistin" dese. Ama demiyor, usulca terkediyor, yani sen bana muhtacsin cicim diyor bir bakima, ama hasir nesir olup samimi olabiliriz en istedigimiz kadar bence carpmiyor. Hafiz kelimeside hafeza kelimesinden turemistir, korudu bir gaib er gecmis zamanda anlamindaki bu fiilin ism-i fail yani isi yapan kisi kalibina sokulmasiyla hafiz kelimesini elde ederiz, evde denemeyiniz...Hafiz koruyan kisi demek, kur'ani ezberleyip hafizasinda koruyan kisi ama Allah biliyor ya ben yadigari hic koruyamadim, ben hafeza fiilinin ism-i meful kalibina sokulmus haliyim "Mahfuz" diyorum ben kendime yani korunan varlik, korunan... Ufakti bu ben ilk hafizliga basladiginda ufak sayilirdi, mikrofon uzatip soruyorlardi, ne icin ezberliyorsun?, ezberlemis bir cumle cevap veriyordu, "Allah rizasi icin"... Hic bilmiyordu ne icin ezberledi, korumayi ne bilecek, hemen hafiz diyorlardi ona yukluyorlardi dag gibi sorumlulugu ustune... Simdi de soruyorlar ahirette yetmis bin kisiye (rivayetler cesitli, yedi, yetmis, yedi bin arasi degisiyor) sefaat hakkin varmis senin Hafiz! bizi de unutmazsin dimi? Ben Hafiz  (Koruyan) degilim ki eger Mahfuzlara (Korunan) da oyle bir hak taniniyorsa neden olmasin?..

"Oku ve yuksel Hafiz!"
 Ben okuma bilmem!

Icimdeki Deniz Tasti, kotu haber yalniz beni bogmayacak, iyi haber olmekligin yasamakliktan kolay oldugu bir zamandayiz...

Filmler hakkinda konusmak bana hep ayip gelmistir, biraz boyle seyredince, hakkinda birkac birsey okuyunca konusuyorum ama o konusan beni pek begenmiyorum, Gorgo'da begenmiyor, yani begenmezdi...Bilmis insanlari biz ailecek sevmeyiz ama kimseyi kiramadigimizdan merhabayi da eksik etmeyiz. Bazi insanlar bildikleri seylerden aldiklari guc ile Himencilik oynuyorlar, golgelerin gucu adina kiliclarini cikarip insanlari aptal gorerek ve dahi gostererek aliyorlar, satiyorlar, tartiyorlar. Uzuldugum konu su bir sekilde yaptigimiz otekilestirmeye geliyor ve bu apacik seytanliktir...Evet evet yanlis duymadik, buyrun ask ile birdahi, seytan olma ilk otekilestirmeyle baslamistir, "O topraktan, ben atesten"... Yani eger okuyabiliyorsan, dusunebiliyorsan, ilgili baglantilari kurabiliyorsan, Allah sana bir beyin yarattigi ve onu saga sola carpmadan bu gunlere getirebildigin icindir...Beyninde ki bir sivi hafif azalsin, yahut cogalsin ben gorurum seni mesela... (Mesleki bilgi verdim, affiniza siginiyorum). Veyahut bir takim insanlar, bir takim seyleri senin onemli buldugun seyler kadar onemli bulmuyor olabilirler, ahlaktan ayirmasin Allah, hukuk kismi kolay... Bu kadar safsatayi simdi bir film hakkinda konusacagim icin yaptim...
Filmin adi "Icimdeki Deniz" fazla bilgi icin Hz.Google yardimci olabilir, belki de seyrettiniz benim oyle kallavi iddialarim yok dunyanin en iyi filmi diyemem, ama fena bir film degil, sahsi kanaatim...Ben bu filmi bes kere falan izlemisimdir, elli kere izledigim filmlerde olmustur, film izlemeyi seviyorum ama beynim gorsel bir copluge donsun istemiyorum, herseyi izleyerek ogrenmeyi tercih eden kimselerden olmak istemiyorum, birsey ogreneceksem gozlerim bir kitabin satirlarina degsin istiyorum. Yok ya o kitabi okumam filmi ciksin izlerim yada ben o kitabin filmini izledim diye bir cumle sarfettigim gun issiz adaya dusup terlik ve Imam-i Gazalinin ihyasini alip buralardan usulca elvedalastigim gun olur beni cok ozlersiniz. Osmanlica bir eser okurken bilmedigim kelime icin interneti kullanirken bile ici ciz eden bir insanim, bilmedigim bir kelimeyi sozlukten aramak, sozluk sayfalarini karistirmak baska bir emektir, bir tusa basinca dunya ayagima geldiginde, hersey bir tik kadar yakin oldugunda, bir urperti, bir bunalti, bir serzenis, bir med cezir, artik neyse iste...Hersey bu kadar kolay olunca aldigin bilginin degeri de Hz.Google efendinin alimligi kadar oluyor. Nerelere geldik. Yazdigim seyi silme huyum olmadigindan boyle sacmalayinca yada lafi uzatinca geri donemiyorum nerde kaldigimi unutuyor ama yazmaya devam ediyorum... (I am jumping all over the place, could you bare with me please, bak please cektim, la havle...) Filmde kalmistik, bu filmde guzel bir konu isleniyor, yani konu uzucu ama guzel isleniyor ve basroldeki adama zaafim var olabilir... Gamzeli ve kivircik sacli insanlara, kelebek disli, carpik disli insanlara, grip oldugunda burnundan konusan insanlara, bu ozelliklerin hepsi bir insanda bulunsa ona, cok fena zaafim oldugu ve olacagi gibi. Iyi oynuyor neyi oynasa, gercek hayatta uzak durulmasi gereken bir kisi oldugunu dusunuyorum... Gercekten mi oyle dusunuyor yoksa onuyor mu? Ugras dur anlamak icin... Filmde islenen konu bu aralar tartisilan, yani bi aralar cok tartisilan, hep aralar tartisilacak gibi gorunen konu, Kurtaj, kadinlari sokaga doken "evlenmem, bebek yaparim dogurmam, bedenime dokunma" seklinde pankart pankart sehri sacmasapanliga boyatan mesele. Iste konu tam burada yasamak bir hak midir zorunluluk mu? diye bir yerlere geliyor ki, sanat sanat icin mi toplum icin mi yoksa para icin mi gibi yumurta mi tavuktan tavuk mu yumurtadan, lay lay lom ve lay. Yasama hak degildir, zorunluluktur, bedenim benim degildir emanettir...Belki bebek pankart acsa dese "bedenime dokunma" bende benimkine dokunmayayim, benimki de kendininkine dokunmasin uzayip gitse...---"hayat bayram olsa, insanlar el ele tutussa" bi muzik sesi geldi sizde duydunuz mu?...---Ona o hakki sen vermiyorsun ki, sen alasin tatlim, sekerim, (kadinlarla boyle konusmaniz gerek) balim, hepimize bu zorunlulugu Allah veriyor. Iste filimde ayni konuya hristiyan camiasinin nasil baktigi, kisinin kendisinin nasil baktigi isleniyor. Adam sakat kaliyor, cok felc oluyor, uf oluyor heryeri, kayaliklardan denize birakiyor kendini cunki, en birakilmamasi gereken bir zamanda...Sonra da kendini oldurmek istiyor, devlet hayir diyor, yakinlari hayir diyor, film bu adamin savasini anlatiyor...Ya tabi simdi gundeme iliskin bir konu icine girmek bana gore degil, tartisma ortamlarinda terbiyeyi dusurdugumzden, kullanmadigimizdan, tovbeli gibi davrandigimizdan kimseyle tartismiyorum...Yani bazen tartisiyorum tamam ama tartismamaya calisiyorum. Erkekler ozellikle neyi tartistiklarini unutup birbirlerinin hicbirseyden haberi olmayan bayan akrabalarina ultimatom gondermeye basliyorlar sonra amactan u donusu yapiliyor, olmuyor. Demem o ki film pek fena degil, eski de bir film ama izlemek icin gec degil, anlasildigi uzre konusu isitilip isitilip tartisilabilir. Bir cumle var o iyi iste o guzel "Eger birilerine bagimliysan, kacamiyorsan gulumseyerek aglamayi ogreniyorsun" iyi evet. Baska guzel cumleler de var icinde elbette.... Izlemezseniz de caniniz sagolsun, benim ulkemde yapamadiklariniz icin sorumlu tutulmazsiniz...En son zindana attigim bir mazlumun sozu "o filmi izlemediysen bana film izliyorum deme". Oldu o gecenlerde, gomduk, rahat edin, gelin, gezin, eglenin, gun dertlerinizi unutma gunudur, mazlumlar kralligina hos buldunuz umarim...

Tuesday, June 19, 2012

Dunya cok kalabalik, iki dakka disarida konusabilir miyiz?



Gorkemli bir fakirlik vaad ediyorum sana, kabul mu?
Hickirarak aglayacaksin belki, birbirimize farkettirmeden aglayacagiz,
Atesten gomlektir, yakar, kabul mu?

Belki parmagina ip dolayacaksin, evli oldugunu haykirmak icin
Parmaginda hic bir tas parlamayacak, kabul mu?
Ama bensiz hic kalmayacagin kadar fukara olacaksin, kabul mu?

Sut tasin bos kalacak, entarin yamali, dedim ya ne zordur
Dudak kenarlarinda cizgiler olacak bu genc yasinda, cok guldugunden, gulduruldugunden
Corbanin icinde belki et olmayacak, kabul mu?



Belki sagligini kaybedeceksin, ve yahut ben hastalanacagim, insaniz
Birbirimizin hep yaninda olacagiz, kabul mu?
Gonlu zengin fakiri bile kimse sevmez, birbirimize yetecegiz, kabul mu?

Esyayi tasarruf edecegiz lakin sevgiyi futursuzca harcayacagiz, kabul mu?
Belki bu dag gibi adamin onunde kimsenin dugme ilikledigini gormeyeceksin
Saygida gormeyecek, ama kursagindan bir lokma haram gecirmeyecek, kabul mu?

Dusun, tasin, karar ver, yokluk de, fakirlik de adini ne koyarsan koy
Sana en gorkemlisini vaad ediyorum yoklugun, sana oylece geldim, kabul mu?
Ayaklarima bas boylarimiz denk olsun, yitmeyecegin ama yitirecegin bir hayat, kabul mu?




Tabir-i Caiz'nt

Boyle cumlelerin tabiri caiz olmasin... Surc-i Lisan edilse affolmasin, sorulmasin, merak edilmesin..

--Ben seni yanlis anladim...
--Sen ayni benim bi arkadasima benziyosun, amcaminogluna, kuzenime, sen erkek olsan Suat Suna'ya benzerdin...
--Neden telefonlarina bakmiyosun, sana mesaj yaziyoruz cevap atmiyosun...
--Saat kac orda simdi? Allahaskina! Sahi mi?
--Kac yil var daha ben seni bildim bileli okuyosun...
--Yeni okul kac para? Nasil odeyeceksin?
-- Sen daha evlenmedin mi? Kacliydin sen?
--Sen benim kardesimle yasitsin...
--En son hangi kitabi okudun?
--Cay taze sayilir (Bir cay ya tazedir ya degildir, tipki bir insanin ya iyi ya da kotu olacagi gibi ortasi yok bazi seylerin)
--Bu sen misin?
--Bi konussana duyalim...
--Bana onu izliyorum deme...

Siradaki videoyu yapan "brother" gibi "I maaadee this for youuuu" diye bagirmak istiyorum... I did, because I love you! Bir "please" desem herkes istedigim gibi olsa, gicik olmak herseye cok yorucu ve cetrefilli. Insanlara fitil olmak gorundugu kadar kolay degil, yalnizlik bile bir triplerde bu aralar, "sana yemek pisirdim diyorum" "tuzu az olmus bunun" diyor, gel de cildirma, gel de cildir, sen gel bi hele sana ne diycem...

Hayat bu video kadar amacsiz bazen, bazen cok anlamli, genelde sagnak yagisli....




Ates benimle uyu, yakalim ne varsa duman edelim, ama ona dokunma cigarasinin ucunu op yeter, o kul olmus zaten...


Ates,
benimle uyu, sur uflenene kadar uyuyalim, askin ati oldugun yeter yillardir, herseyi yakalim, ruyalarda hukum giymeyiz daha ne? Benimle uyu, herseyi darmaduman edelim ates, ama ona dokunma, sigarasinin ucunu op, tutsun, o kul olmus zaten...

Simdi Kul Vakti
Tut elimden beni kaldır göçelim
Adalara bu gece
Yağım tükendi kandilim söndü
Yana yana bu gece
Canımı alsınlar dar sokaklar vakitsiz uykular
Uyanırım eli annemin gönlümü okşar
Düştüm eyvah dalgalara yar
Ay dokundu geçti bana yar
Çıkar beni kollarında yar
Kurut sakız ağacında yar
Yüreğim yanar
Nar ağacında bir kucak zakkum
Hangi yazdan kalma
Canımı al benim al ışığımı
Hüznüme dokunma
Denize bandım ekmeğimi sana getirdim yar
Suya karıştım şarkılarla gelmiyor bahar
Kimse bilmiyor derdimi
Ateşe attım kendimi
Geçti zamanı ateşin aşkın
Şimdi kül vakti
Bu deniz annemin evi
Çivit kokardı mendili
Sebebi yok ağlar dururdu
Her seher vakti (Ezginin Gunlugu)

Monday, June 18, 2012

Hersey cok guzel olacakmis, olsun!



boyle de mutlu olunur, zorlastirmaya gerek yok ki hayati, mutlu olmaksa boylede olunur, gecip gidiyor zaman!

Tapar gibi sevecekmis, bakin hele, sevmesin efendim!

Sevmesin o zaman, sevmesin, kelebek dislerinde sigara izi omasin, tapar gibi sevmesin kimse kimseyi, insan insani tapar gibi sevmesin, kizdirmasinlar adami aksam aksam...
Yeleginden yadigar kucucuk bir saat cikarip bakmasin, benle gecirdigi vakti degil gecirmediklerini saysin, siir okusun, kahve pisirsin, cay demlesin, lutfen ama tapar gibi sevmesin... Sevmesinler efendim sevmesinler, tapar gibi sevmesinler...
Konusmasin, efendim konusmasin, belki tebessum etsin, cay bardaginda kalsin parmak izleri, yeniden doldurayim diye baksin, belki tebessum etsin, sevmesinler efendim sevmesinler, tapar gibi sevmesinler...
Beni kendinden "ve" baglaciyla ayirmasin, ben ve sen demesin,  ikimizi bir etsin, biz desin, hic ben demesin ama sevmesin efendim tapar gibi sevmesin...
Mahrem bildik bir kere seni, kapi araladik, konustuk sirrimizi paylastik, ne vardi sensiz bu kadar birakacak bizi mubarek...
Gelsen yine bir hal hatir sorsan belki selam etsen, belki tebessum, sevme ama sevme tapar gibi sevme, sevmesinler, kimse kimseyi tapar gibi sevmesin!

Ben nefes alamiyorum efendim, siz boyle tapar gibi severken, sevmeyin de ben olmeyeyim...


GECEYİ ÖPME

seni camdan bir göğe bırakıyorum
boşalttığın yere turuncu güvercinler
kaç mevsimdir göğsümde özenle kuruttuğum

usta bir yalnızlık, acılaşan bir ninni
sonrası gece yürüyüşüne çıkan bir bahçe
en solgun şiirlerin ezbere söylendiği

son bulut da düşüyor elimden
kanıma uzak şehirler karışıyor, karışsın
ansızın dağılıyorum gecenin en siyah yerinden

neyin karşılığısın?

C.B.Y

Alan Edgar Poe amcam, ve dahasi... (Alan amcam kucelere su serpti, Lenore gelende toz olmasin!)






Her siir kendi dilinde kalsa, (Hayat bayram olsa, insanlar el ele tutussa, birlik olsa, ohm ohm afedersiniz) cevrilmese bir imkan olsa, her siiri kendi dinlinde okusak kendi dilinde anlasak, sairin acisini kendi cigliginda paylassak. Bu cok zordur tabi hatta Turkiye'den Amerika'ya bir yol yapmak kadar zordur. Adamin biri deniz kiyisinda bir sise bulur, kapagini acar ve sisenin icinden dumanlarla bir cin cikar, ve bagirir: "Sen beni ozgur biraktin bende senin bir dilegini yerine getirecegim!" Bunu duyan saskin adam "Ben hayatim boyunca hep Amerikaya gitmek istemisimdir ama deniz beni tutar, ucaktanda korkarim, diyorum ki sen bir kara yolu insa etsen de ben seyahat edebilsem" diye sorar. Cin Turkiye'den Amerika'ya yol insa etmenin cok zor olacagini vakit alacagini ve baska birsey dilemesini ister, sonra adam dunyadaki butun dillerin edebi urunlerini anlayabilmek istedigini soyler. Cin ikinci dilegi duyunca sorar: "Senin su yol kac seritli olsun?" Dil ogrenmek zordur, cetrefillidir, yasayarak bizzat gordum, aynel yakin. Diyebilirim ki bir dilin edebiyat urununu anlamak yeni bir dil ogrenmek kadar vakit alabilir, tabi ceviri yaparken cevirdigin dile de hakim olmak gerek falan bir suru is iste. Bu yuzden baskasi cevirsin ben okuyayim. Derler ki "Tercume kadin gibidir, guzeli sadik sadigi guzel olmaz" Fakat su asagida gorebilecegin ceviri benim sahsi kanaatim gayet basarili, orijinali kadar zevk verdi bana...Ulku Tamer beyfendi cevirmis...Izleyelim, dinleyelim, Alan amcanin acisini paylasalim... Bu arada Alan amca bu siiri ilk yazdiginda isimsiz olarak piyasaya surmus, cok utanmis insanlar begenmez ve onunla dalga gecerler diye, Alan amca hassas ruhlu bir adamdir. Gothic Literature diye isimlendirilen bir akimin babasi, benim sair amcalarimdan biridir. Ruhu hassasdir yazdiklari Horror ve Terror icerirse de. Lenore yengemi kaybettiginden beri boyledir, yuzu gulmemistir, baskalarinin gulmesini de pek istememistir. Insan ne icin gulsundur? Gulmek, eglenmek ne icindir? Lenore gitmistir, eglence bitmistir, herkes evine dagilsindir, yorganinin altinda korkudan zangir zangir titresindir!

Lenore henuz onucunde bir kizcagizdi ben onu siirlerle kandirdigim zaman!

KUZGUN
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
                      Başka kim gelir bu zaman?"
Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,
Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
Işısın istedim şafak çaresini arayarak
Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore'dan,
Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore'dan,
                      Adı artık anılmayan.
İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
                      Başka kim olur bu zaman?"
Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"Özür diliyorum" dedim, "kimseniz, Bay ya da Bayan
Dalmış, rüyadaydım sanki öyle yavaş vurdunuz ki,
Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
                      Kapıyı açtığım zaman.
Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
Sessizlik durgundu ama kıpırtı yoktu havada,
Fısıltıyla bir kelime, "Lenore" geldi uzaklardan,
Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
                      Yalnız bu sözdü duyulan.
Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
İrkilip dedim: "Muhakkak pancurda* bir şey olacak;
Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
                      Başkası değil rüzgârdan..."
Çırpınarak girdi birden o eski  kutsal günlerden
Bugüne kalmış bir Kuzgun pancuru* açtığım zaman.
Bana aldırmadı bile, pek ince bir hareketle
Süzüldü kapıya doğru hızla uçarak yanımdan,
Kondu Pallas'ın büstüne hızla geçerek yanımdan,
                      Kaldı orda oynamadan.
Gururlu, sert havasına karakuşun alışınca
Hiçbir belirti kalmadı o hazin şaşkınlığımdan;
"Gerçi yolunmuş sorgucun" dedim, "ama korkmuyorsun
Gelmekten, kocamış Kuzgun, Gecelerin kıyısından;
Söyle, nasıl çağırırlar seni Ölüm kıyısından?"
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
Sözümü anlamasına bu kuşun şaşırdım ama
Hiçbir şey çıkaramadım bana verdiği cevaptan,
İlgisiz bir cevap sanki; şunu kabul etmeli ki
Kapısında böyle bir kuş kolay kolay görmez insan,
Böyle heykelin üstünde kolay kolay görmez insan;
                      Adı "Hiçbir zaman" olan.
Durgun büstte otururken içini dökmüştü birden
O kelimeleri değil, abanoz kanatlı hayvan.
Sözü bu kadarla kaldı, yerinden kıpırdamadı,
Sustu, sonra ben konuştum: "Dostlarım kaçtı yanımdan
Umutlarım gibi yarın sen de kaçarsın yanımdan."
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
Birdenbire irkilip de o bozulan sessizlikte
"Anlaşılıyor ki" dedim, "bu sözler aklında kalan;
İnsaf bilmez felâketin kovaladığı sahibin
Sana bunları bırakmış, tekrarlıyorsun durmadan.
Umutlarına yakılmış bir ağıt gibi durmadan:
                      Hiç -ama hiç- hiçbir zaman."
Çekip gitti beni o gün yaslı kılan garip hüzün;
Bir koltuk çektim kapıya, karşımdaydı artık hayvan,
Sonra gömüldüm mindere, sonra daldım hayallere,
Sonra Kuzgun'u düşündüm, geçmiş yüzyıllardan kalan
Ne demek istediğini böyle kulağımda kalan.
                      Çatlak çatlak: "Hiçbir zaman."
Oturup düşündüm öyle, söylemeden, tek söz bile
Ateşli gözleri şimdi göğsümün içini yakan
Durup o Kuzgun'a baktım, mindere gömüldü başım,
Kadife kaplı mindere, üzerine ışık vuran,
Elleri Lenore'un artık mor mindere, ışık vuran,
                      Değmeyecek hiçbir zaman!
Sanki ağırlaştı hava, çınlayan adımlarıyla
Melek geçti, ellerinde görünmeyen bir buhurdan.
"Aptal," dedim, "dön hayata; Tanrın sana acımış da
Meleklerini yollamış kurtul diye o anıdan;
İç bu iksiri de unut, kurtul artık o anıdan."
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
"Geldin bir kere nasılsa, cehennemlerden mi yoksa?
Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
Bu çorak ülkede teksin, yine de çıkıyor sesin,
Korkuların hortladığı evimde, n'olur anlatsan
Acılarımın ilâcı oralarda mı, anlatsan..."
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
"Şu yukarda dönen gökle Tanrı'yı seversen söyle;
Ey kutsal yaratık" dedim, "uğursuz kuş ya da şeytan!
Azalt biraz kederimi, söyle ruhum cennette mi
Buluşacak o Lenore'la, adı meleklerce konan,
O sevgili, eşsiz kızla, adı meleklerce konan?"
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
Kalkıp haykırdım: "Getirsin ayrılışı bu sözlerin!
Rüzgârlara dön yeniden, ölüm kıyısına uzan!
Hatıra bırakma sakın, bir tüyün bile kalmasın!
Dağıtma yalnızlığımı! Bırak beni, git kapımdan!
Yüreğimden çek gaganı, çıkar artık, git kapımdan!"
                      Dedi Kuzgun: "Hiçbir zaman."
Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde
Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan;
Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
                      Kalkmayacak - hiçbir zaman!

Edgar Allan  POE
Çeviri : Ülkü TAMER

Sunday, June 17, 2012

Cok Onurlu Cok Gururlu Cok Dinlenesi Adamlar da Var...!


Bir adamin uzuntusu, gorunmezlige actigi savas, bir adamin bir hic yerine koyulmaya verdigi onurlu savas, bir adamin hayatla dalga geciyor gibi gorunmeye calismasi ama icinde firtinalar kopmasi, bir adamin yalniz kalmasi, bir adamin baskalarinin onun hakkinda ne dusundugunu irdelemesi, ve hayati kahve kasiklariyla olcmesi, bir adamin gorunusunden dolayi, hemde boyle bir adamin tercih edilmeyisine duydugu kizginlik, kendini bilge goren kadinlarla dalgasi, bir adamin siir yazmasi aslinda en guzeli bu... Bir adamin kavga etmeden, kufur etmeden savasmasi, siirle oc almasi, en guzeli bu!

Ben seni severdim Alfred, eger bir kere sorsaydin seninle gelirdim!

J. Alfred Prufrock’un Aşk Şarkısı

S’io credesse che mia risposta fosse
A persona che mai tornasse al mondo,
Questa fiamma staria senza piu scosse.
Ma perciocche giammai di questo fondo
Non torno vivo alcun, s’i'odo il vero,
Senza tema d’infamia ti rispondo. (*)

Gidelim öyleyse, sen ve ben,
Eterlenmiş hasta gibi bir masada
Serilmişken akşam göğe karşı;
Bildik yarı ıssız sokaklar arasından geçerek gidelim
Tek gecelik ucuz otellerdeki huzursuz gecelerin
Mırıldanan inziva köşelerine
Ve bıçkı tozlu ve istiridye kabuklu lokantalara:
Sinsi bir niyetin usandırıcı bir savı gibi
Ezici bir soruya seni sürükleyen sokaklara…
Ah, “bu nedir? ” diye sorma.
Gidelim ve yapalım görüşmemizi.

Gelir ve gider kadınlar odada
Konuşurlar Michalengelo hakkında.

Pencere camlarına sırtını sürten sarı sis
Pencere camlarına burnunu sürten sarı duman
Akşamın köşelerinde dilini yaladı,
Lağım sularının gölcüklerinde oyalandı,
Bacalardan yağan kurumun sırtına düşmesine aldırmadı,
Akıp gitti taraçada, ansızın sıçradı,
Ve görerek bunun yumuşak bir Ekim gecesi olduğunu,
Kıvrıldı bir kere evin etrafında, ve uykuya daldı.

Ve zaman olacaktır mutlak
Sokak boyunca kayan o sarı duman için,
Sürterek sırtını pencere camlarına;
Zaman olacaktır, zaman olacaktır
Karşılaştığın yüzleri karşılayacak bir yüzü hazırlamak için;
Öldüreceğin ve yaratacağın bir zaman,
Ve bütün çalışmalar için ve yükselten
Ve tabağına bir soru bırakan ellerin günleri için;
Senin için zaman ve benim için zaman,
Ve daha da zaman yüz tane kararsızlığa,
Ve yüz tane görüntü ve düzelti için,
Kızarmış ekmekten ve çaydan önce.

Gelir ve gider kadınlar odada
Konuşurlar Michalengelo hakkında.

Ve zaman olacaktır mutlak
“Cüret edebilir miyim? ” diye sormaya ve “cüret edebilir miyim? ”
Geri dönmeye zaman ve merdivenlerden inmeye,
Saçımın ortasında kel bir lekeyle –
[Diyecekler: “Nasıl da seyrelmiş saçı! ”]
Yakası sıkıca yanağımı bastıran sabah ceketim,
Soylu ve gösterişsizdir kravatım, fakat basit bir iğneyle fark edilir –
[Diyecekler: “Nasıl da ince kolları ve bacakları! ”]
Cüret edebilir miyim
Kâinatı rahatsız etmeye?
Bir dakikada yeterli zaman vardır
Bir dakikayı ters yüz edecek kararlara ve düzeltmelere.

Zaten biliyordum onların hepsini, biliyordum hepsini:
Biliyordum akşamları, sabahları, ikindileri,
Ömrümün ölçüsünü aldım kahve kaşıklarıyla;
Biliyorum uzak bir odadaki müziğin altında
Ölen bir düşüşle ölmekte olan sesleri.
Öyleyse nasıl yeltenebilirim?

Ve zaten biliyordum gözleri, hepsini biliyordum -
İfade edilmiş bir ibarede seni mıhlayan gözleri,
Ve ben ifade edildiğimde, yığılmışım iğne ucunda,
Mıhlanmışken ve kıvranırken duvarda,
Nasıl başlamalıyım öyleyse
Günlerimin ve yollarımın bütün bu kırıntılarını tükürmeye?
Ve nasıl yeltenebilirim ki?

Ve zaten biliyordum kolları, hepsini biliyordum –
Bilezikli ve beyaz ve çıplak kolları
[Ama kumral saçlarla örtünmüş lambanın ışığında! ]
Beni bu denli konudan uzaklaştıran
Bir entarinin kokusu mu?
Bir masa boyunca yatan ya da bir şalla sarmalanmış kollar.
Ve nasıl yeltenmeliyim öyleyse?
Ve nasıl başlamalıyım?

…..

Söyleyeyim mi, alacakaranlıkta dar sokaklardan gittiğimi
Ve pencerelerine yaslanmış, gömlek kolları kıvrık
Yalnız erkeklerin pipolarından yükselen dumanları seyrettiğimi? …

Suskun denizlerin tabanında seğirten
Bir çift hırpani pençe olsaydım keşke.

…..

Ve ikindiler, akşamlar, uyur huzurla!
Pürüzsüz uzun parmaklarla,
Uyumuş… yorgun… ya da hasta numarası yapar,
Yayılmış yerde, burada seninle benim aramda.
Acaba, çaydan ve pastalardan ve dondurmalardan sonra,
Bu anı kendi bunalımına zorlayacak gücüm olur mu?
Ama ağlayışıma ve orucuma rağmen, ağlayışıma ve duama rağmen,
[Dazlaklaşmaya başlayan] kafamın bir tabakta getirildiğini görmeme rağmen,
Bir kâhin değilim ben – ve büyük bir mesele değildir bu;
En yüce olduğum anımın titreştiğini gördüm,
Ve gördüm o ebedi Kavas’ın paltomu tuttuğunu, ve kıs kıs güldüğünü,
Ve kısacası, korkmuştum.

Ve değer miydi tüm bunlara,
Fincanlardan, reçelden, çaydan sonra,
Porselenler arasında, seninle benim konuşmamız arasında,
Ve değer miydi tüm bunlara
Isırıp atarken meseleyi bir gülüşle,
Kâinatı bir top gibi sıkıştırmak,
Ezen bazı sorulara doğru yuvarlamak,
Söylemek: “Lazar’ım ben, ölümden gelirim
Her şeyi size anlatmaya geldim, her şeyi anlatacağım size” –
Eğer biri, kadının başına bir yastık yerleştirirken
Deseydi ki: “Bu değil kesinlikle benim meramım.
Bu değil, kesinlikle”.

Ve değer miydi tüm bunlara,
Değer miydi
Gün batımlarından ve avlu kapılarından ve çisentili sokaklardan sonra,
Romanlardan, çay fincanlarından, yerde sürünen eteklerden sonra —
Ve bundan, ve çok daha fazlasından? —
Meramımı tam olarak anlatmak imkansız!
Ama bir büyülü fener gibi bir ekran üstüne fırlatır sinir örüntüsünü:
Değer miydi
Eğer biri, yerleştirirken bir yastığı ya da fırlatırken bir şalı,
Ve dönerek pencereye doğru, deseydi:
“Bu değil kesinlikle,
Meramım bu değil kesinlikle”.

Hayır! Ne Prens Hamlet’im ben, ne de olmak istedim;
Bir saray mabeyincisiyim, öyleyim ki
Geliştiririm süreci, bir ya da iki sahneyi başlatırım,
Prens’e tavsiyede bulunurum; şüphesiz, önemsizim,
Hürmetkârım, yararlı olmaktan hoşnudum,
Becerikli, tedbirli, ve çok titizim;
Övgü doluyum, fakat biraz kalın kafalıyım
Bazen, aslında, neredeyse saçma –
Handiyse, bazen, Soytarı’yım.

Yaşlanıyorum… yaşlanıyorum…
Pantolon paçalarımı kıvırarak giyineceğim.

Saçlarımı arkadan mı ayırsam? Bir şeftali yemeye cüret edebilir miyim?
Beyaz flanel pantolon giyineceğim, ve yürüyeceğim kumsalda.
Duydum denizkızlarının birbirlerine şarkı söylediklerini.

Sanmam ki benim için şakısınlar.

Dalgalarda denize doğru açıldıklarını gördüm
Tarayarak dalgaların geriye uçmuş beyaz saçlarını
Ağartıp karartırken suları esen rüzgâr.

Oyalandık denizin odalarında
Kırmızı ve kahverengi deniz yosunlarıyla taçlanmış denizkızları yanında
İnsan sesleri bizi uyandırana ve boğulana dek.



T.S.Eliot (1888-1965

Resimsiz Beyanname


Ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum (I.O)

Seninle vakti oldurmek istiyorum hic hukum giymeden, neredesin bilmek, irdelemek istiyorum ne demek istedigini her defasinda...Bu kadar beklemisken, beklemisken, biliyormusun ogrendim nasil davranmam gerekiyor, suclu ve hayran... Suclu olmam gerek, ve kaslarimi catmam sucumu biliyormus gibi davranmam gerek ve dahi hayran olmam sana, senin hayranligini kazanmak icin...Sana hayran olunsun, deli gibi bir tek istedigin bu...

Kapilar kapansin, ayiplar bastan yorumlansin, hesaba daha vakit var nasilsa!

Herkes yaptigini bahane carsafina ortsun, yada saklansin bahanelerin arkasina!

Diller tukensin, kelimeler yokolsun, bir sen konusmayi bil!

Evin zilini en istedigimin caldigi zamanlarda!

Ana dilimde yazdiklarim kadar zevk almasamda yaziyorum iste, derdimi anlatabilecegim kadar


               The Kingdom of Downtrodden
In the Kingdom of Downtrodden, nobody gets a chance to live happily ever after. People, who live in this kingdom, even though they cannot take away even a pair of socks with them when they die, work so hard to achieve as much as they can. There is a King, who is not in a human shape, but it has a great power over its people, such that, in the name of their prevailing King, they fight and humiliate each other.
They use their King to get what they think they need the most, however, they are deceiving themselves, and soon without noticing it, they become a slave of this King more and more. Since they are never satisfied with what their King provides them, they will not be able to overcome being downtrodden.
On days when they cannot obtain fulfillment by using their King, they will hear the little child’s voice inside of them screaming all along: “the King is naked.”

Saturday, June 16, 2012

Sen soyle herkes sussun, sen dusun ben susayim, sadece siir soyle, soyletildigin kadar


Ask diyorum, nedir?



Ask nedir diye sorsalar bana, bir cumle soyle deseler benim dilim donmez ama tanidigim bir teyzenin dili donmus, onun dilinden anlatayim.

Radyo evlerde yayginlastigi siralarda  sevdigi turkuyu duyan elli yasindaki Yasagul teyze bu turkuyu de ne severim dedikten sonra hemen radyoyu kapatir. "Madem seviyorsun ne kaparsin be kadin?" diye sorarlar.
 " Erim (Esim) gelsin o da cok sever onunla dinleyelim" der, yuzunde bir tebessum. Ah be ah! Saf ask kokusu, yakiyor burnu ilk cekiste degil mi?... Esi kuru ekmek yedigi icin kendi ekmegini guneste kurutan peygamberin kizi, ne guzeldir baban senin ne sirindir. Ona mi cekti bu huylarin? Seni cok severim, babanida cok severim zaten!

Ebabil bir kustur, pirlanta bir tastir... Ask bir adamin bir yillik gecimini bir kuyumcu kasasinda kaybetmesi degildir! Ne oldugunu cok bilmiyorum askin ama ne olmadigi gayet acik...



Thursday, June 14, 2012

Uc gun Uc gece Tefsir dinlemek istiyorum...!

Istiyorum dinlemek, tam uc gun uc gece, tefsir dinlemek istiyorum, bir halka olalim dunyanin tum sorunlarindan uzak, gercekten tefsir yapmak icin, anlamak icin, derinine inmek, birkac gozden bakabilmek icin suzmek icin, suzulmek icin, icine sizmak icin, ici icine sigmamak icin, mesaji burnumuzdan cekmek icin,beynimize direk almak icin, istiyorum, herkes neyi ne kadar anlamis anlatsin istiyorum, ikindi namazini cemaatle kildiktan sonra gunes rahmet ismine burunup yakiciligini terkettigi o anda, bir limon agacinin golgesinde baslasak uc gun uc gece okusak anlasak istiyorum... Vel Kaziminel Gayz'lardan misin? Yoksa Vel Afine Aninnas' gillerden mi? 

Sana Babil'e indirilen Harut ve Marut'un haberi geldi mi? 
O halde dinle!

Oradan Buradan ve hatta Suradan, Icimde kalmasin demleyelim icelim!

--> Bardakta yasadiklarim suda kalsin, balkonlarda attigimiz cigliklar mutlu oldugumuzdan degil olmaya calistigimizdan, kiz kismisinin yapamayacagi seyleri sayma ninecim, yapabileceklerini say, kiz kismisi yasasin mi? Mesela ne dersin?
--> Ben seni terketmedim yine baska taktikler icindesin, saclarini ordun mu benim ellerim mi dolandi?
--> Askiya astigim elbiselerdeki hatirlar, gulusler, kokular uzerime yapisiyor, bir giydigimi bir daha giymemeli miyim?
--> Bazi insanlar konusmasin sadece yazsin, kendinde konusma hakki bulmasin, herkes konusmasi icin heryere davet edilmesin, yoksa elli yil murekkeple buyuttugu saygiyi bir canli yayinda kurdugu cumleyle kaybediyor bazilari, soruyor sunucuya "Neden beni konusturmuyorsun? Ben aptal salak bir herifmiyim?" yazik oluyor...
--> Derdim bana ait, bazi seyleri ben secmedim, razi oluyorum, sukr ediyorum biraz saygi...
--> Bazen insanlar acimasizca is cevirince arkamdan ruyamda goruyorum neler donuyor, demekki Allah cok kiziyor...
---> "Nereye gidiyorsunuz?" ayet-i kerimesinin bu gun icin soylendigine bahse falan girmek istiyorum...

--> Insanlarla tanismak bana iyi gelmiyor, neyi ispat etmeye calisiyorum bilmiyorum, yada onlar neyi ispat etmeye calisiyorlar anlamiyorum, ya ben cok alinganim yada insanlar guzel kiviriyorlar, olamaz yoksa Serdar Tortac'in dedigi gibi mi? Binlerce dansoz mu var?

--> Cok eksiklerim var cok eksiklerin var cok eksiklerimiz oluyor, tekliflere kapaliyim.
--> Cay var o guzel iste, ne de olsa cay var, var cay, sukur cay var, tartisma yok! cay var, buzlu cay icene celme takiyorlar, binlerce buzlu cay icen var!




Wednesday, June 13, 2012

Bugun Bir Ari Ezdim, (evine ekmek ucuruyordu belki)

      Araba kullanmak kabustur, benim lugatimda kabus kelimesinin es anlamlisidir, anlamlisiydi. Coktan secmeli kabuslarimda itinayla ters yola girilir, arabalara hafif hafif dokundurulur (pahali arabalara), polislerle kavga edilir, birde polislerin suclulari tehlike aninda vurma hakki olan ulkelerde heyecanla el kol yapilir ve kursun yenir. Hep tembihlenir boyle ulkelerde daha once yasamis yurtdaslar tarafindan halbuse "Bah polis geldiginde elini ayagini oynatma senden urkerse onu vuracan sanirsa yirsin gursunu". Sanki yeni evcillestirilmis bir hayvandan bahsediyor ama polisi mi beni mi hayvan yerine koyuyor onu tam anlayamiyorum bu aciklamayi yaparken.  Ruyamda kursun yedigimde boyle tokmakla vurulmus gibi bir aci hissediyorum (Emrah filimlerinin etkisi olacak arkada "yaraliyimmmmm" sarkisi  bir fon muzigi gibi, bir kursunla sarki bitene kadar kendi etrafimda donerek oluyorum, hik demis Emrah'in burnundan dusmusum). 
      Hazir polisten konu acilmisken boyle korkutulunca korkutulunca besbinsekizyuzelli kere polis geldimi oldurur, yabancilari sevmezler, el kol hareketinden urkerler, takim yildizi halinde dolasirlar, " bah bu bayyirin assasindaki agaclarin arhasinda hep bekliyollar spid limit (speed limit) burda odduz (otuz) normalda ama bayyir ya sen freni koklemezsen elli oluyo limiti asiyon farhetmiyon amma iste o zaman sislerler", enselerler, "gecen 200 odedim ben" gibi hazir konu bulmus bilincalti isliyorda isliyor. Fredinin kabusuna denk, 13. cuma tadinda bir gece yasiyorsun. Dogal hayatta bilinc her ne kadar " yok canim" dese de, polis gorunce igneci Turkan teyzenin bronsite yakalandiginda yaptigi ziyaretler gibi bir sol kolda uyusma, soylenilenleri tam anlamama falan vuku buluyor mekanizmada. Saglam penisilin ignesi yapardi Turkanim, aile doktorumuz siringa satan bir sirketle anlasmis gibi 50 tane verirdi her kis yerdik o igneleri. Evimize kadar gelirdi Turkanim, saplar giderdi. Iste iki hatirayi iliskilendiriyor hafiza vicudada tepkilere karsi koymaya calismak dusuyor. Ama sol kol uyusunca heyecandan direksiyon hakimiyeti hic zarif durmuyor en azindan bende. 
         Trafikte ilimli olmaya calisiyorum, bir insan evladi sinyal vermeden onume atliyorsa bunun sebebi ya yeni bir sofor olmasidir yada dusuncelidir, delidir, yani kim kendini oldurmek ister degil mi? Ben korna basmamaya iyice o insan evladini heyecanlandirmamaya gayret gosteriyorum. Simdi tamam yapmis bir hata insanliktan red mi edelim? Korna basip rencide ettik diyelim ne gececek elimize? Ikinci olarak benim onume kiran insanlara oldugunca izin vermeye calisiyorum. Mesela ben izin vermesem belki arkamdaki insanda izin vermeyecek belki sonra panik yapacak kaza olacak. Onume kirdi cunku yolu son anda hatirladi donmesi gerek demekki diye dusunuyorum. Yanimdaki sofor arkadaslarim "sen yol vermek zorunda degilsin" diye beni uyariyorlar, "yol senin sen devam etsene" diyolar. Yol benim tapulu malim degil hem bir firsattir bir insanin isi gorulmesin mi? Tebessume sadaka veren belki buna Hac sevabi verir neden firsati kacirayim diyorum. Gurultu olmasin benim varligim baskasinin kabusu olmasin varligim kimsenin kabusu olmasin efendilik olmesin diyorum. 
           Elimize firsat gectiginde birbirimizi sanki hep o ani beklemisiz gibi ezmeyelim diyorum, korna bir sestir hakaret icermiyor ama cok rencide ediyor, bide hata yaptiginda arabanin icine egilip bakiyorlar, ha tamam kadinmis gibi kafa salliyorlar gittigin yere gec kalmanin stresine birde boyle meseleler ekleniyor, ileride u donusu yasak diyor, polis sireni duyuyorsun heyecanlaninca burnun kasiniyor elini kaldirinca polis vuruyor oluyorsun boyle upuzun gepgenis bir cumle kuruyorsun hic eglenceli degil!
           Kirmizi arabasindaki gozluklu adam sana sesleniyorum bugun senin yuzunden eve ekmek goturen bir ariyi ezdim, sol kolum uyustu, direksiyon hakimiyetimi kaybettim, iyi mi oldu? Evet iyi araba kullanmiyorum belki ama ben dusunceli bir insan evladiyim. Olmaya calisiyorum...
            Bugun bir ari ezdim, evine ekmek ucuruyordu...

Tuesday, June 12, 2012

Seytanin ayrintida gizlendigini biliyor muydunuz?

            Insanlarin ilkokul anilari vardir...Omuzlarindaki verem asisi izleri, su siseleri, beslenme cantalari, ip atlamalari, top oynamalari, aglamalari, gulmeleri, sinifin ilk gunleri, karne gunleri ve daha niceleri... Ben biraz farkli basladim hayata oylede gidiyorum sanirim... Ilk okulu kendimden iki yas buyuk insanlarla, liseyi kendimden uc yas kucuk insanlarla okudum... Ortaokula gitmedim disardan okudum, feci agir medrese gecmisim var ciss dokunamiyorum gecmise... On yasinda basladigim yurt hayatimin hala devam ediyor olmasi     goturdugu kadar getirdi demek isterdim ama ateslendigim gecelerde sayikladigim gibi "hayir! hayir! ben yapmadim". Ben gormedim, bilmiyorum, ben birsey soylemedim...Hayati yapmamam gereken seyler uzerinden ifade etmeyi nereden ogrendim? Kim ogretti? Necip Fazilin genclige hitabesinde bahsettigi "kim var dendiginde sagina soluna bakmadan fert fert ben diyebilen bir genclik" mesela... Kim o gencler? Nerdeler? Yildizlar otesi tesbih cekmek ama namazda arka saf hizasinda olmak ne demek? Babam boyle pasta yapmayi nerden ogrendi? Sorulacak soru cok ama cevaplar cok karmasik...Sordugum sorunun cevabini duymak istedigimden emin de degilim...
              Neden insanlar kendilerini cok iyi pazarliyorlar? Bir cocuk ayranim eksi dememeyi nereden ogrendi? Asrin yeni hastaligi ozguven yitikligi mi? Kimligi neden uzaga koyup ihtiyacimiz oldugunda boyu uzun birisini ariyoruz? Kimligi ne uzerinden ifade ediyoruz? Aynada calistigimiz pozlari vermeyi nasil ogrendik? 
             Askerler bana sormustu. "Burda ne ogreniyorsunuz kucuk?" "Biz elisi yapmayi ogreniyoruz" demistim...Hani yalan soylemek gunahti? Ne tur yalanlari ne tur yerlerde soylemeliydik?...Pirincin icine Arapca kitaplari, mercimegin icine Ornek Sahsiyetlerin anlatildigi fotokopileri saklayalim, belki kurtuluruz kapatmazlar Kursu ha? Kapattilar, hemde ne bicim kapattilar, ne degisti? Simdi hersey serbest, hangi yalani nerde nasil soyleyecegiz onu bilemiyoruz.. Egitimle ogretimin arasindaki fark, sanatin insanin ustune yakisani giymesi, ufak ayrintilarda hayati yitirmemiz... Seytanin ayrintilarda gizli olmasi, ulan bi bulursam seni...


Küçələrə su səpmişəm,
Yar gələndə toz olmasın.
Elə gəlsin, elə getsin,
Aramızda söz olmasın

Biri sokaklara su serpsin, belki de ben gelirim...


Tuesday, June 5, 2012

Takkeyi onumuze koyup bi dusunmek gerek arif!


Takkeyi onumuze koyup bi dusunmek gerek arif, sevip sevmedigimiz, yapmamiz gereken ve zinhar yapmamamiz gereken seyleri oturup dusunmek lazim, sonra sigara iciyoruz ruyamizda yorumu hayra cikmiyor...Aldigim hicbirsey ustumde guzel durmuyorsa, her bilgi agzimda siritiyorsa bi daha gozden gecirmek gerek hayati ama bi bahar temizligi sart tabi...Society min arasinda bir bayram, bir bahar temizligi yapmak istiyorum en son cikan camasursuyunu alip...Benim yeni vizyon beyinlerin kanini emmem lazim, ayna ayna soyle bana varmi benden daha entelektueli diye sorup Of course not! cevabini alan insanlar toplamam lazim, ankart acmam lazim, kabuk yenilemek, sekil almak, tas dusurmek lazim...Okumaktan skilan insanlarin kapilarinin zilini calip kacmak istiyorum, aramizda yasayan uzuntuyu anlamayan asosyal otostiklerinde gozlerine parmaklarimi sokmak...Kitabin bir cumlesini anlamadan gecen sirf okumus olmak icin, cevrede havasini yapmak icin goz gezdiren insanlar mazadan cikarken otsunler istiyorum, bilginin basi kelmi calani hapse atsinlar! Biseler yapmak lazim arif, dusunmek uretmek temizlemek ve temizlenmek lazim...Akil hocalari bulup takkeyi yerine asmak lazim...bu garibi hayata yeniden sokmak lazim..Yazik...oluyor cok yazik... 

Monday, June 4, 2012

ben kirildim mi yapistirilamiyorum, yama tutmuyorum, ayakta duramiyorum, ve neden bilmem affedemiyorum

Beni yolda gorseniz ne iyi bi insan dersiniz, ne guler yuzlu...Beni yolda gorseniz hemen anlarsiniz, kisisel cikarlarim olmadigini, sizi gozlerimle bile uzmem, adres sorsaniz mesela parmakla gostermem yaninizda yururum bir sure, su koseyi donun, ilk sagi alin demem yolda sohbet eder Mazlumlar Kralligindan misiniz anlar ve yardimci olmaya calisirim...Sizin arkadasinizim mesela, beni daha da cok seversiniz, sizin hikayelerinizi baskalarina peskes cekmem, ustunuzden gecinmeye calismam, baskasi sizin arkanizdan konustumu yoru yapmam, kotulugunuzu dusunmem, duada ederim hatta olmuslerinize bile okurum eger kendi olmuslerime okuyorsam..Size gercekten deger veririm anneme bile anlatirim annemin olmadigi bi gunde eve goturmeye calismam...Hakkinizda kotu dusunmem, dusundurmem... Siz beni vefasiz sanirsiniz ama vefanin tanimi cok baskadir bende, genelde anlamazsiniz...Peki beni neden uzuyorsunuz o halde? Iyiyim ben daha ne yapayim, beni neden kendimi aciklamak zorunda birakiyorsunuz? Siz bu satirlari okurken ben cok mu uzakta olayim? Yoksa etraf sicak fazla uzaklasmis olamam mi? Bilginize ben yeterince uzaktayim ve hayatta en ovundugum sey hayattan hemen siyrilabilmemdir... Eger sizle konusmuyorsam sizi rahatsiz ettigimi dusundugumden burnu havada biri sanmayin, beni en kiran seyde dinlenmemektir, niye bukadar kendimizi ispat etme cabasindayiz biz?  Ben konusanin sen kaygisi vardir! benden kaygilandiginiz sey nedir kuzum? ben sizi begenince madalyami veriyorlar? Madem defolup gideceksiniz neden kapiyi calmadan giriyorsunuz? Cevereye verdiginiz rahatsizliktan dolayi bir ozur borclusunuz bana, kalemimden kan damliyor, catliyorum...
Gorgo, soz ver beni dinleyeceksin, soz ver gozlerini kacirmayacaksin, soz ver sozunde duracaksin, soz ver herkes gidiyor sen kalacaksin, soz ver unutturmayacaksin, sen bilirsin ben ne iyiyim  Gorgo sen bilirsin... Ayakkabilarini benim kapimin onunde cikar, zile basmadan izin almadan gel, kapilarimda zorlama izleri var hirsiz girmis olabilir, yeniden yap onar, kapiyi icerden kapa Gorgo, kal!

hersey buyuyor...

cocukken param olsa tum bakkali satin alirdim gibi geliyordu. Al bu para senin "bakkal" git kendine bodrumda bir hayat kur feslegen meslegen yetistir, nevaleler burda kalsin ciklet ve piskuvitlerde...demek mesela, babam gibi olabilmek cebimde para agaci olmasi..cocukken cok degisik bir ozelligim vardi benim, her deyimi gercek zannederdim. Mesela televizyon bozulurdu, yaptirilirdi, ee nesi varmis televizyonunuzun diye soranlara annem neyi olcak "bes milyon skismis" derdi. Annem bisiyi yok canim tamirciye verdigimiz paraya oldu olan demeye calissada dunyayi buyuklerin burun deliginden seyreden ben gercekten bes milyon skismis zanneder hayiflanirdim neden ben cikartmadim, gormedim o bes milyonu? uzulurdum cunku bakkal projemi hemen hayata gecirmeye calisiyodum.Simdi bir bakkal alacak kadar olmasada birsuru sey alip icime kallavi bi sus payi verecek kadar param var ama hicbirsey istemiyorum, istedigim seylere artik parayla satin alinamiyo, ama hayat simdi baska projelerim var..buyuyorum, hersey buyuyo, hic eglenceli degil...