Tuesday, July 16, 2013



YINE BEN...

Nihayet kabuklarını kırmaya niyetlenmiş olarak hayatta belki en iyi yaptığım işin eteklerinden tutmaya başlıyorum...Düşünmek ve yazmak...Hayatta en iyi yaptığım şey derken yazdıklarımın ve yahut düşündüklerimin okunmaya değer olduklarını vurgulamaya çalışmıyorum, bu yazıları bu bloga kalemimi eleştirilmek, okunmak, sevilmek kısacası herhangi bir şekilde kişiler yahut kurumlarca belli bir görüşe köleleştirilmek adına değdirmiyorum... Yazılarımda düşüncelerimdeki kadar özgür kanat çırpamamam
okuyan ne der kaygısı güttüğümden değil yalnızca düşündüklerimi kalemle bile paylaşamaya olan tenezzülsüzlüğümdendir.

Bir sandalye ile dertleşebilecek hale gelsem bile sandalyenin üstüne bir karakter oturtur sanki onunla dertleşiyormuş hissi veririm yazarken, bunları zaten biliyorsun...Konu benim ne kadar anormal olduğum değil aslında, anormal olmak eskisi kadar sorguladığım bir şey değil..Başka insanlara benzeme arzum beni içten içe hep yaralamıştır neden ben böyleyim diye derin derin düşündürmüştür fakat yaşım ilerledikçe anlıyorum ki başka insanlara benzeme arzusu aslında normal olmaya duyduğum özlemin bir latifesiymiş, hepsi bu... Kendini dillendirerek yer edinmekten nefret ettiğimden ötürü neden anormal olduğumu açıklamak için takındığım tavır O ne yapıyorsa ben de onu yapayım oldu. O kim mi? Dönüşmek istediğim kişi zamana ve mekana göre çok farklılıklar gösterir... O anda Kim daha normalse Ona benzemek istedim, şükrediyorum ki hiçbir zaman göz önünde olandan hoşlanmadım Onlar gibi de olmak istemedim, kınamadığımdan olacak hiçte öyle göz önünde bir insan olmadım..

odamdan ayrı düştüğüm için ne kadar cılız ve verimsiz şeyler geveliyorum...İnsan ait olmadığı asla olamayacağı zannettiği yerleri nasıl da için için benimsiyormuş meğer...Asıl ait olduğun yerde? içtiğin suyun yabancı tatmasının başka ne anlamı olabilir ki?

Şimdi biraz uzak biraz yabancı, kimsenin farketmediği bir alemde yıldızlı kelimeler yapıştırıyorum benim sandığım gökyüzüne...Kendi evine yerleşen bir insan kadar anılarına ve minnet duygusuna hapis, başka yerlere ait olduğunu kavrayan bir sürüngen gibi tepeteklak... bütün bu düşündüklerinin ayağına ip bağlayıp her şeye bir son vermek istiyorum...Ait olmadığım yerlerin beni kucaklayan insanlarla dopdolu olması da apayrı bir kargaşa ta içerimde...

beni kendi halime bırakın şımarıklığı değil bu..Ben yapamam sizsiz biliyorum, ama ne yapayım aidiyet dudak uçurtacak kadar korkunç işte...hele hele ait olmak istediğini seçme özgürlüğün varmış gibi görünen bir dünya da..Özgürlük diyorsunuz ya, yok öyle bir şey...Belki normal insanlar için vardır bilemem, en azından ben her geçen gün bambaşka şeylerin esaretine kapılmıyormuşum gibi kendimi kandırmıyorum...

Bu Şarkının Her Sözüne Tek Tek Katılıyorum...bilin istedim...




No comments:

Post a Comment