Tuesday, December 15, 2015

Benim bir yuregim vardi, eskiden, cocuktum henuz...Seker severdim onla, annemi severdim, siyah giyindigi icin annemle dalga gecmislerdi bigun, daha cok sevdim annemi, yuregim vardi calisiyordu yedi yirmidort...yuregimi ellerime alip oksamak isterdim onu kirdiklarinda, opeyim gecsin derdim, gecti artik deli deli atma! market kapilarinda itiniz yazdigi halde kendime cektigimde deli deli atardi mesela, bazen de kulaklarini cekmek isterdim yuregimin, deli misin her seyi bu kadar kafaya takma!


bana ne yuregim kaldi, ne de teselli etme hevesim...yureksizim, korkak gibi degil lakin, boslukta gibi en boslukta...


Thursday, November 5, 2015

Bir iki uc diyince benden uzaya gidiyoruz, uc...

Yazmazsan unutursun..Kafamda cinliyor, yazmazsam unuturum garip bir aksam aylardan kasim, zaten tatli ruzgarlar esen bir haziran aksamindan bu daralmayi omuzlarima park etmesini bekleyemezdim. Suan anlatacagim seyler o kadar garip ki sirf yazmis olmak icin yazdigimi hissediyorum. Nasil karisik duygular icinde oldugumu anlatamam yalniz orneklendirsem belki uzerinize bir bomba bagli, hic bilmediginiz bir dilde bombayi nasil imha edeceginize dair talimatlar okuyosunuz gibi dusunun vakit de az, ben hem size niye siz diyorum ki sen diycem direk, anladin mi ornegi? uzerinde bir bomba var kablolu saatli tiktikli dakikali saniyeli saliseli iste bol gerilim ve bilmedigin bir dilde nasil imha edecegin yazili bir kagit var elinde ama dilini bilmiyosun anladin mi? anladim de ne olur, ben cevabini bilmedigim sorulari sormamayi iyi ogretildim gozum ugrastirma beni...turkce karakterleri olmayan anlamli bi yazi gibiyim uzaklardan dondugumden beri, uzaklar guzeldi ama ben doyumsuzdum, ya da dur daha guzel bisi var aklimda uzaklar guzedi ama sartlar, ah sartlar azizim...sevincine ortak olamayan bissuru insanla arkadascilik oynuyomussun gibi dusun, dostlarin kara gunde yaninda olduguna hic inanmamisimdir, kara gununu herkes sever, acimak akil vermek o la la, ne tatmin edici ne ego oksayicidir, ben sana demedim mi? ama soyledik sana ya gibi baharatli felan...yalniz senin illerde isler iyi gidiyorsa, daha daha yalnizliga ac kollarini...yalnizliktan korkma tercih edildiginde huysuzlugunu bi kenara birakir o, ona mecbur oldugunda cikartir tirnaklarini meymenetsiz... Annemin ilkokul ogretmeninin kisa etegi yuzunden ona icinden uzulup ah yanicak cehennemde diye uzulmesi ama bi yandan da hergun parfum kokan montunu koklamayi ihmal etmemesi alevlendirdi kafami yazayim dedim bunu garip geldi annemin cocuk olmasi, annemi cocuk gormek benim annem olacagini bile bile basini oksamak onunla sohbet etmek nasil bir duygu olurdu...yani bunu anlatmak icin mi bu kadar lakirdi yaptin diyosun, dogru onca lakirdiyi bunu demek icin yalnizca bunu...Anne yuregi olen anneler parfum kokan anneler anadolu kokanlar yeni yetmeler ise gitmeler calisan anneler (evdekiler yatiyor cunku sanki)...aman banane alin onyargili onyargili eke eke konusmalarinizi dusuncelerinizi benden uzaya gidin, uzagi yanlis yazmadim uzaya gidin diyorum uzagi yanlis yazmam insan o kadar iyi bildigini nasil yanlis yazar?

Benden uzaya gidin, cocuklarin ulasamayacagi kadar uzayda saklayin beni, anlamadiniz bari kurcalamayin artik...sarki paylasiyim mi dinlersin, yok sarki marki bi akilli sensin dimi?

Tuesday, July 28, 2015

"mezarima dogru yururken az yoruldum, surda bi iki soluklanayim" adli bir yazi

"eee anlat bakalim, ne var ne yok" cikismalarindan acaip biktigimi yazsam sesimi duyarmisiniz satirlarimda, dokunabilir misiniz gozyaslarima ellerinizle, aman uzak gidin nolur hem bakalim temiz mi o eller? dokunmayin gozyaslarima, kirlenirlerse yikayamam da...bir seyler anlatmak icin oturdum suracikta ama aslinda pek de anlatacak bir sey yok...yan odadan civiltilari gelen ailesi olunca insanin gurbet edebiyati da pek kesmez tabi, hayir yaparim da yemezsiniz...zaten civiltili aile reklamlarda olur, cok sukur civiltimiza ama neyse...


yokluktan bildiriyorum simdilik, saglicakla kalin....

Sunday, March 8, 2015

Bugün Umuda Sövmek Için Harika Bir Gün (Dikkat: bu yazıyı dudak kenarlarınız kulaklarınıza park eder şekilde okumayın, hatta tebessüm bile etmeyin konu çok ciddi)

Aşk başka odaya kaçtı bugün, yine utandı şekersiz kakao koktu durdu tüm gün...

Umursamaz bir hava var yine, işte kararlar alınmış, ben şöyle yapamam, böyle yapamam, bu nasıl insanlık denmiş insanlık nereye gidiyor denmiş zeynebin her zamanki halleri canim...Markette satılmayan ürünlerin tuttuğu toza gözyaşı devşirildiği bir gün bugün, kaderinin fevri yazılmasına sövmüş zeyneb yine utanmış, üzülmüş, çekiştirse biri götürse şuraya demiş, sonra yok ya çok şükür kendi kendini çekiştirebilir sonuçta aşırı özgür diye mutlu olmuş yarım yamalak...yarım yamalak mutlu olmaklar acıtmış canını zeynebin, ama nerem doğruki diyen bir deve kadar özgüvenle bir umut fakiri olduğunu düşünüp boşver demiş...üç düşünmüş, üç susmuş amannnn boşver demiş geçmiş...Ha zeynebin ismini küçük harfle yazıyoruz diye etkisiz bi eleman sanmayın zeynebi ha, bak ne diycem size, zeyneb umut fakiri eyvallah lakin umudzede değil...sizin kristal kutularda sakladığınız gururunuzun bi üst rafında umut saklamıyor zeyneb...umut zehirler biliyor, yaşayacak kadarı yetiyor ona...beklenti üzerime çöktüğünde kapı önüne çıkıp sağlığa zararlı bir umut tutturuyorum hepsi bu...sizin gibi sapık bi bağ kurmuyorum umutla ben yani zeyneb...umuda sahip olmaya çalışmıyorum, umudu yasama amacı edinmiyorum, umudu cam kavanozlarda kendime rağmen kendim için saklamıyorum off yani zeyneb saklamıyor...umut zeynep için bir zamanlar hediye edilmiş bir çiçek...sulamış bir süre, dalından koparılıp zeynebe verildiği için solmuş zeynepte almış günlük hayatının içinde kurutmuş hepsi bu...

coştuğum günlere, umuda deli gibi sarıldığım günlere, umut ile korku arasında olmayı imanı bir mesele değil de her durum için geçerli gözle baktığım günlere inat kuruttum onu, umut var ama canlı değil, umut var ama zaten dalından koparılıp verilmişti bana zamanında, umut var ama ben ona iman etmiyorum, insan bildiği şeye iman etmez zaten...bilginin kaynağını hakkal yakın bilip başka hiçbir bilgiye muhtaç olmayacağım günü kavanoza koydum suluyorum...bu çiçek yaşar mı yaşar, bu da bir umut mu umut elbet...Hallacınki bir umut muydu? Umut aslında sevilesi mi? bel bağlanası mı? yıkayıp güzel kokularla saklanası mı? içim kurudu, umut kurudu, biz kupkuruyuz...coşup gürlemek, esip ilerlemek günlerini hikaye sanıyor zeyneb artık...

Buzdolabının yumurta çekmecesinde tek dal kalıp unutulmuş bir sarımsak kadar dinginim ben, yani o kadar dingin zeyneb...Kendine bile kokmuyor, tükenmek korkusu şarlatanlık, komiklik, hissiz bir şaka, kırıcı...belki pişen bir yemeğin içine atılıp laf olsun diye yiter giderim, hani çöpe gitmem en azından, ziyan olmam daha ne...lakin artık tohum olamam, yeniden açamam, yani zeyneb yeniden açamaz, hatta kokamaz les gibi bile kokamaz...

bu çok acıklı mı geldi...? müzik de yok ya hani sarmadı dimi kuru kuru? umudun kurutulup saklandığı yerde eğlence arayan sizin budalalığınız olsun mu gülmeyi istemek?

Ahh Romalılar! güleniniz benden uzak dursun, zeynebden de uzak dursun güleniniz, sevmiyor zeynep hiç sevmiyor yerli yersiz gülünmesini...


-nerelisin?
+Doğum Umut ama aslen Sevimliyim ben siz?
-git burdan, yoksa seni de kurutup saklar zeyneb...







Tuesday, February 24, 2015

Aşırı haklı bir kızın aşırı haklı söyleyecekleri...var idi...


Aklıma geldi birden bi kitap almıştım yazar olmakla alakalı kitap bittiğinde yazar olurum korkusuyla 66 sayfalık kitabı heyecandan bitirememiştim. şimdi düşünüyorum da hakkaten bitiremedim, ve şuan nerde olduğuyla alakalı hiç bir fikrim yok. Bigün ben nasıl yazar olamadım adlı bi kitap yazarsam kesinlikle o kitaptan  da bahsedicem...ne garip dimi yazar olamamamla ilgili bi kitap yazarsam kitap yazmış olurum ve bu beni Türkiye gibi bi memlekette yazar yapar...

Konuya, sadede, özete, neyse neye geleyim artık dimi?..

Evlenmediğim için yerim yurdum yok muamelesi görmekten bıktım! konu bu. Hemcinslerimin evlenebilmelerine "dünyanın en büyük başarısı" süsü vererek önlerine çıkan "yaşı geçmiş" bekar arkadaşlarını dozer gibi ezip ezip bundan haz almalarından, dudaklarının kenarına iliştirdikleri o delirtici gülücükle salyalı salyalı ama aşırı "nazik"vur kır parçala bu maçı kazan şeklinde kendilerini mutlulukları üzerinden piyasaya sürmelerinden bıktım! yeter mi? yetmez ama dahası bana kalsın sonra bi de kızınca evli olanlarınızı kıskanıyorum! sanıyosunuz... "Ya ben karaktersizin tekiyim resmen kendi evliliğim üstünden kızı psikolojik açıdan zor durumda bırakıyorum sonuçta bu işler kader işi Allah'ın vardır bir planı zeynepcik hakkında" da demiyosunuz...Yemez çünkü, sonra nasıl kendinizi evlendiğiniz için şanslı hissetçeksiniz ki, önce benim gibi yaşıtınız ama bekar arkadaşlarınızı ezmeniz lazım sabah erken kalkıp dimi canlarım? sonra çayı koyar diğer evli arkadaşlarınızı kahvaltıya davet edip benim neden bi türlü evlenemediğimi analiz edersiniz...komidinin üstünde kocanızdan daha yeni aldığınız gül demetini gözlerine gözlerine sokarak arkadaşlarınıza konu başlığı açarsınız, "hayır yani neyi bekliyo ki bu (zeynep)?, niye bu kadar seçici davranıyo?"

Sorsan kadere hepsi çok inanır bu nazik ev vampirlerinin..."Ay haşa Allahın dediği olur elbet" derler bişi desen...ama konu kendilerinin çoktan başardığı "evlilik" olunca "sen neden evlenmiyosun canım ya?" derler.. Ben de cevaben "nasip" diyorum,  cevap vermek istemiyorum hatta karşımdakinin ağzına kürekle vurmak istiyorum niyetini bildigim icin ama yine de kırmamak için "nasip, bilmem" diyorum edebimle yutkunuyorum sakin sakin! lakin "kadın" denilen canavara yetmiyor parçaladığı kadarı... devam ediyor şansını daha daha zorlamaya "Aaaa elbette nasip ama sende de vardır suç...beğenmiyo musun nedir?" diyor bak..bak bak lafa bak...şimdi bu cümlenin içinde ne kompleksler gizli bilseniz. "Beğenmiyo musun?" demek aslinda "ulan şen kimsin ki? bak biz evlendik barklandık senin ne farkın ne özelliğin var bizden? neyi beğenmiyon da evlenemiyon?"bu cümlenin barındırdığı komplekslerden yalnızca biri sevgili seyirciler...


O meshur "Şu kız bi düzenini kursaydı artık" cümlesindeki gizli özne de benim bu arada.. "Artık" ifadesi yaşıma vurgu yapmak için stemkar şekilde kullanılmış olmalı. "Düzen" derken neden bahsediyolar bilmiyorum, ölsem acaba bir düzen kurmuş olur muyum bu mantığa göre? Şuracıkta ölsem acaba genç ölerek ezber mi bozmuş olurum... 

Kafamı bozmayın!

Evlilik, bi evinin olması, bi koca çocuklar vs. bunlar düzen mi demek? Faturaları, kirayı ödeyen, araban bozulunca yolda kaldığında hiç çekinmeden "alo" çakıp her işini gördürebilceğin bi adam olması fena olmaz aslinda... "no room for romance" şimdilik çünkü olmayan bi insandan bahsediyoruz sonuçta...Kocamsi bi yaratık...

Aslında bu konuda daha kapsamlı, söz ile yakınlarına zulm eden evlimsi yaratıklara daha hakaret içerici şeyler yazmak istiyorum ama bana ayrılan sürenin bugünlük sonuna gelmiş bulunmaktayız...

Yapmayın annecim, Allah için içinizdeki iyiliği yaşatmaya çalışın, laf olsun diye değil, Allah için gerçekten iyi olmaya çalışın, gereksiz konuşmayın, hatta hiç konuşmayın, işinize bakın, size biçilmiş imtihanlar üzerinden okuyun yaratılışı, amacınızı, dünyayı...mutsuzsanız bunun nedenini düşünün, ya da vazgectim siz oraya buraya post ettiğiniz "mutluluğunuzu", sanal doyumlarınızı da alın uzaklara gidin..Durun aslında ya bi dakika, siz olduğunuz yerde kalın ben uzaktayım zaten çok uzaktayım...

Beni de merak etmeyin, evet yaşım geçti, evlenemedim, düzensiz düzensiz dolanıyorum ortalıkta...düzenim yok mutsuzum da hani evlenemedim ya kesin ondan...sonuçta 28.5 yasında hala evlenememiş bi kızın başka ne sorunu olabilir ki...

miden ağrıyo doktora gidiyosun, göz ucuyla yüzüksüz parmaklarına bakıyo doktor, doğum tarihinle birleştirip, içinden bi "haaaaa bu evli değil mide tabi sitres yaptı ondan ağrıyo diye düşünüp" şöyle ifade ediyo "stres mi yaptık bi takım şeyleri?"

Evet doktor bey stres yaptık, sevgili dünyayı ve içinde yaşıyan herkesi... 


Bi takım şeyler doktor bey her şey onların suçu ben hep masumum hem de hep aşırı haklıyım malesef... sanki haklı olunca elime ne geçiyosa...

Wednesday, February 18, 2015

uc kez All I want diycez, inanicaz sonra daha cok inanicaz bigun kendimizi anlayacak kadar olacagimiza....


Say I'll be here I'll be here...

Bazi kadin sesleri ayva tadi vermiyor mu? bu kadinin sesi ayva yemek gibi...bunu soylemek icin geldim...sarkiyi dinle isine bak, kendini anlayabilmek de yalan, inanicaksin iste bigun olucak bu gaz biraz daha goturecek, tam umudunu kaybettiginde biri cikip iyice umudunu dagitacak falan...umudunuzu tuketen insanlara da tesekkur borclusunuz, umut zehir, yavas yavas sahne kapanir, olum ocaklarimizi sondurur gerisinde Allahualem...


Bi sizin huznunuz yok, binlercesi var, sosyolojim cok bozuk...

"Vakti vardiysa beklemeliydi"



Erken soyleyeni horlarlar juri ozel odulune aday adayligindan girip, butun rakipleri geride birakip en birinci gelmem gerek benim...bu aceleciligimi alip ayagina ip baglayip okyanus bulmam gerek, atimi kimsesizligin al yazmasina baglamam gerek...sifirin cigliginda milyon kez bogulmam gerek...milyonlarin icinde nefes alabilince ne geciyor elimize sanki...on parmak hizli hizli yazilmis benim kaderim, var bir fevrilik....

Allahim, inansam ki onumde guzel gunler var, cok inansam buna iman etsem bana gunah yazar misin? olmazsa guzel gunler bahar gelmezse yedi sogani ard arda dogramis gibi agliycam cunku, simdiden bos bosuna poykurebilmeklerim icin iznimi alayim da azicik icim rahat etsin...

gunun ikindi vakti olsun, sakinlik gelsin bi ruzgar essin ne sicak ne soguk...kadinlar bulasan renklerini de alsin terketsinler beni...hatta insanlar terketsin...renkleri telaslarini ve meshur fikirlerini de alip...ya da dur siz o kadar insan gitmeniz zor olur hic kalkmayin ben giderim...

Icimdeki kuyudan "imdat" sesi geliyor sana degince gozlerim, susturuyoruz iste "sus! otur assagi kapa çeneni! kafasinda yillardir bir agit donen kac kisi kaldik surda....

Köşe

1.

Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
Gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir
Sen kaç köşeli yıldızsın

Fabrika dumanlarında resmin
Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
Hâtırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun

Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın

(1954, Nisan)


2.

Evlerinin içi ayna döşeli
Ayna hâtıra gözler ve sevmek
Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli
Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek
Ayna hâtıra gözler ve sevmek

Evlerinin içi kabartma bahar
Köşelerinde keklik gibi bakıp duran saksılar
Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar
Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar

Evlerinin içi yeni güllerden
Görülmemiş güneşleri görülmemiş gözlerine getiren
Sağ köşedeki entari sol köşedeki şapka
Beni katil suların ortasına bıraka
Katil sular güneşi gözlerinden götüren

Evlerinin içi gurur döşeli
Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli

(1954, Mayıs)


3.

Sen geldin ve benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi ve üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk

Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
İçinden geçilen küçük aynalar

Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin

(1954, Mayıs)


4.

Taşların ortasında Leylâ'nın gözleri
Leylâ köşe köşe göz göz şiirin ortasında
Ben Leylâ'yı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beri
Leylâ ya o adamın bardağında ya o dağın ortasında

Ben Leylâ gibi güneş doğarken uyanamam
Şehir gece gündüz benim içime uyur
Leylâ'yı götürüp Londra’nın ortasında bıraksam
Bir bülbül gibi yaşamasını değiştirmez çocuktur

Leylâ diyorsam kesik yanaklarıyla Leylâ
Üç köşeli dünyasıyla
Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
Leylâ diyorsam şu bizim gerçek Leylâ

Biz seni işte böyle seviyoruz Leylâ

O gitti bize ağlamak kaldı kala kala

(1954, Aralık)


5.

Beni yeraltı sularına karşı iyi savun
Tırnağını taşa sürten yitik keçilere karşı
Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek
Senin bahtsız ve mesut Eyyub'un

Atların en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor
İçimde İstanbul çalkanırken bozbulanık çeşme
Bir dans için can vermeğe hazır bekliyorum
Sen orda gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme

Su akıyor birikiyor kan lekeleri
Kurtulsam diyorum bir eser buna engel
Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
İstanbul kalmıyor

Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
Bir çeşme

(1956, Haziran)
Sezai Karakoç

Sunday, January 18, 2015

"gulerek olmek zor gulerek dogmak imkansiz"

Bu aralar hic alakasi olmayan ayrintilar dikkatimi cekmeye basladi...Farkli olmak ya da gorunmek adina ayrinti arastirma ya da beklenilenin aksi sekilde davranma sigligindan bahsetmiyorum yanlis anlasilmasin...Surekli karar degistiriyorum sanki son iki yildir baskasinin hayatini yasiyorum. Kendimi seslendiriyorum "acaba kucuk ahmak simdi nasil tepki verecek?"  "bakalim kucuk ahmak bununla bas edebilecek mi?" 

Donerken kurkcu dukkanima bi hava limaninda kayboldum...cok buyuk bi hava limani bu zaten bende de yon hissi ve zekasinin zerresi mevcut degil...Kayboldum ve yetismem gereken terminale dogru kosarken aileler gordum cocuklarini cekistiren...o cocuklardan biri olmak istedim.Biri elimden tutsa cekistirse guvenli bir yere goturseydi beni sonra su meshur siire baglasaydik mutlu sonu...hadi kucuk ahmak oku teyzelere amcalara siiri duysunlar hadi...neyse okumak istemiyo uykusu var huysuz bu gunlerde... sonra Pound'un "in a station of the metro" siiri geldi...acaba o da fransada kayip mi oldu da insanlarin yuzunu telas fragmaniyla okudu. Yalnizdim orda kacmis iki ucagin stresiyle istanbula giden ucaklara istanbula giden yolculara bakip ben de bir fragman gordum...Bir yol ayrimi...acaba kucuk ahmak geri mi donecek? sessiz sedasiz istanbul'a mi donsundu, neden olmasindi? orda kayboldugumda hatta ucagi kacirdigimi ogrenip aglamaya calistigimda ben ben degildim. Sanki rol parcaliyorum...ben gercekten agladigimda yukarilara bakarim gozyasi sicramaz elbet ama sanki sicrayacak diye korkarim tipki konustugumda tukurugum kasidakinin yuzune sicrar sanmam gibi bi duygu bu...insanlar da hep yakinima gelir icinde "p" harfi gecen kelimeler soylememek icin verdigim cabayi anlamaz "sen bizi dinlemiyosun" moduna girerler falan filan...Neyse iste agliyorum "beni nasil ucaga almazsiniz?" "ne demek yerimiz yok?" diye bagiriyor insanlar ben de madur bir musteri olarak hem aglamaya calisip hem hakkimi da aramaya calisirken "yerimiz yok mu?" "ama nasil olur?" diyorum titrek bir sesle icimden bi ses de "haksizlik bu" da de diyor sonra beynimin baska bir lobu "bu hep boyle pisirikti" "hakkini bile arayamaz" gazini veriyor ama benim tek dusundugum sesimin neden sinirlenince bu denli incelip titredigi..ne orda hakkini arayan benim ne aglayan ne de bileti umursayan....suan bunlari yazan da belki ben degilim...sonucta olucez yani kendimiz gibi davrandigimizi hissetsek de hakettigimizi dusundugumuz hayati yasasakta kaybolsak yitsek de, dahi anlamindaki "de" yi ayri yazmayi becersek de beceremesek de...Hatta yogurdu sarimsaklayip da saklasak sarimsaklamadan da saklasak, sarimsak yedigimizde bizden nefret etselerde..kan grubumuza gore beslensek de, grad school'dan kabul alsak da almasak da olucez...

yasam cok anlamsiz geliyor olucegimi dusundugumde...yasarken ben olmaktan uzak oldugum oldu oluyor bu gidisle daha da olcak...ama olunce ben olmak istiyorum...bunun cevabini almanin bedeli buyuk...

"gulerek olmek zor gulerek dogmak imkansiz"

bunu paratez icine aldim kiymeti artsin, simdi ben soyledim desem burun kivirirsiniz, o kivirdiginiz burunlar dahi toprak olucak...benim kiymetimi olunce anliycaksiniz, olunce sahan gozlu olucam...

gulerek gelelim sana, oldugumuze sevinelim izin ver!