Tuesday, February 24, 2015

Aşırı haklı bir kızın aşırı haklı söyleyecekleri...var idi...


Aklıma geldi birden bi kitap almıştım yazar olmakla alakalı kitap bittiğinde yazar olurum korkusuyla 66 sayfalık kitabı heyecandan bitirememiştim. şimdi düşünüyorum da hakkaten bitiremedim, ve şuan nerde olduğuyla alakalı hiç bir fikrim yok. Bigün ben nasıl yazar olamadım adlı bi kitap yazarsam kesinlikle o kitaptan  da bahsedicem...ne garip dimi yazar olamamamla ilgili bi kitap yazarsam kitap yazmış olurum ve bu beni Türkiye gibi bi memlekette yazar yapar...

Konuya, sadede, özete, neyse neye geleyim artık dimi?..

Evlenmediğim için yerim yurdum yok muamelesi görmekten bıktım! konu bu. Hemcinslerimin evlenebilmelerine "dünyanın en büyük başarısı" süsü vererek önlerine çıkan "yaşı geçmiş" bekar arkadaşlarını dozer gibi ezip ezip bundan haz almalarından, dudaklarının kenarına iliştirdikleri o delirtici gülücükle salyalı salyalı ama aşırı "nazik"vur kır parçala bu maçı kazan şeklinde kendilerini mutlulukları üzerinden piyasaya sürmelerinden bıktım! yeter mi? yetmez ama dahası bana kalsın sonra bi de kızınca evli olanlarınızı kıskanıyorum! sanıyosunuz... "Ya ben karaktersizin tekiyim resmen kendi evliliğim üstünden kızı psikolojik açıdan zor durumda bırakıyorum sonuçta bu işler kader işi Allah'ın vardır bir planı zeynepcik hakkında" da demiyosunuz...Yemez çünkü, sonra nasıl kendinizi evlendiğiniz için şanslı hissetçeksiniz ki, önce benim gibi yaşıtınız ama bekar arkadaşlarınızı ezmeniz lazım sabah erken kalkıp dimi canlarım? sonra çayı koyar diğer evli arkadaşlarınızı kahvaltıya davet edip benim neden bi türlü evlenemediğimi analiz edersiniz...komidinin üstünde kocanızdan daha yeni aldığınız gül demetini gözlerine gözlerine sokarak arkadaşlarınıza konu başlığı açarsınız, "hayır yani neyi bekliyo ki bu (zeynep)?, niye bu kadar seçici davranıyo?"

Sorsan kadere hepsi çok inanır bu nazik ev vampirlerinin..."Ay haşa Allahın dediği olur elbet" derler bişi desen...ama konu kendilerinin çoktan başardığı "evlilik" olunca "sen neden evlenmiyosun canım ya?" derler.. Ben de cevaben "nasip" diyorum,  cevap vermek istemiyorum hatta karşımdakinin ağzına kürekle vurmak istiyorum niyetini bildigim icin ama yine de kırmamak için "nasip, bilmem" diyorum edebimle yutkunuyorum sakin sakin! lakin "kadın" denilen canavara yetmiyor parçaladığı kadarı... devam ediyor şansını daha daha zorlamaya "Aaaa elbette nasip ama sende de vardır suç...beğenmiyo musun nedir?" diyor bak..bak bak lafa bak...şimdi bu cümlenin içinde ne kompleksler gizli bilseniz. "Beğenmiyo musun?" demek aslinda "ulan şen kimsin ki? bak biz evlendik barklandık senin ne farkın ne özelliğin var bizden? neyi beğenmiyon da evlenemiyon?"bu cümlenin barındırdığı komplekslerden yalnızca biri sevgili seyirciler...


O meshur "Şu kız bi düzenini kursaydı artık" cümlesindeki gizli özne de benim bu arada.. "Artık" ifadesi yaşıma vurgu yapmak için stemkar şekilde kullanılmış olmalı. "Düzen" derken neden bahsediyolar bilmiyorum, ölsem acaba bir düzen kurmuş olur muyum bu mantığa göre? Şuracıkta ölsem acaba genç ölerek ezber mi bozmuş olurum... 

Kafamı bozmayın!

Evlilik, bi evinin olması, bi koca çocuklar vs. bunlar düzen mi demek? Faturaları, kirayı ödeyen, araban bozulunca yolda kaldığında hiç çekinmeden "alo" çakıp her işini gördürebilceğin bi adam olması fena olmaz aslinda... "no room for romance" şimdilik çünkü olmayan bi insandan bahsediyoruz sonuçta...Kocamsi bi yaratık...

Aslında bu konuda daha kapsamlı, söz ile yakınlarına zulm eden evlimsi yaratıklara daha hakaret içerici şeyler yazmak istiyorum ama bana ayrılan sürenin bugünlük sonuna gelmiş bulunmaktayız...

Yapmayın annecim, Allah için içinizdeki iyiliği yaşatmaya çalışın, laf olsun diye değil, Allah için gerçekten iyi olmaya çalışın, gereksiz konuşmayın, hatta hiç konuşmayın, işinize bakın, size biçilmiş imtihanlar üzerinden okuyun yaratılışı, amacınızı, dünyayı...mutsuzsanız bunun nedenini düşünün, ya da vazgectim siz oraya buraya post ettiğiniz "mutluluğunuzu", sanal doyumlarınızı da alın uzaklara gidin..Durun aslında ya bi dakika, siz olduğunuz yerde kalın ben uzaktayım zaten çok uzaktayım...

Beni de merak etmeyin, evet yaşım geçti, evlenemedim, düzensiz düzensiz dolanıyorum ortalıkta...düzenim yok mutsuzum da hani evlenemedim ya kesin ondan...sonuçta 28.5 yasında hala evlenememiş bi kızın başka ne sorunu olabilir ki...

miden ağrıyo doktora gidiyosun, göz ucuyla yüzüksüz parmaklarına bakıyo doktor, doğum tarihinle birleştirip, içinden bi "haaaaa bu evli değil mide tabi sitres yaptı ondan ağrıyo diye düşünüp" şöyle ifade ediyo "stres mi yaptık bi takım şeyleri?"

Evet doktor bey stres yaptık, sevgili dünyayı ve içinde yaşıyan herkesi... 


Bi takım şeyler doktor bey her şey onların suçu ben hep masumum hem de hep aşırı haklıyım malesef... sanki haklı olunca elime ne geçiyosa...

Wednesday, February 18, 2015

uc kez All I want diycez, inanicaz sonra daha cok inanicaz bigun kendimizi anlayacak kadar olacagimiza....


Say I'll be here I'll be here...

Bazi kadin sesleri ayva tadi vermiyor mu? bu kadinin sesi ayva yemek gibi...bunu soylemek icin geldim...sarkiyi dinle isine bak, kendini anlayabilmek de yalan, inanicaksin iste bigun olucak bu gaz biraz daha goturecek, tam umudunu kaybettiginde biri cikip iyice umudunu dagitacak falan...umudunuzu tuketen insanlara da tesekkur borclusunuz, umut zehir, yavas yavas sahne kapanir, olum ocaklarimizi sondurur gerisinde Allahualem...


Bi sizin huznunuz yok, binlercesi var, sosyolojim cok bozuk...

"Vakti vardiysa beklemeliydi"



Erken soyleyeni horlarlar juri ozel odulune aday adayligindan girip, butun rakipleri geride birakip en birinci gelmem gerek benim...bu aceleciligimi alip ayagina ip baglayip okyanus bulmam gerek, atimi kimsesizligin al yazmasina baglamam gerek...sifirin cigliginda milyon kez bogulmam gerek...milyonlarin icinde nefes alabilince ne geciyor elimize sanki...on parmak hizli hizli yazilmis benim kaderim, var bir fevrilik....

Allahim, inansam ki onumde guzel gunler var, cok inansam buna iman etsem bana gunah yazar misin? olmazsa guzel gunler bahar gelmezse yedi sogani ard arda dogramis gibi agliycam cunku, simdiden bos bosuna poykurebilmeklerim icin iznimi alayim da azicik icim rahat etsin...

gunun ikindi vakti olsun, sakinlik gelsin bi ruzgar essin ne sicak ne soguk...kadinlar bulasan renklerini de alsin terketsinler beni...hatta insanlar terketsin...renkleri telaslarini ve meshur fikirlerini de alip...ya da dur siz o kadar insan gitmeniz zor olur hic kalkmayin ben giderim...

Icimdeki kuyudan "imdat" sesi geliyor sana degince gozlerim, susturuyoruz iste "sus! otur assagi kapa çeneni! kafasinda yillardir bir agit donen kac kisi kaldik surda....

Köşe

1.

Saçlarını kimler için bölük bölük yapmışsın
Saçlarını ruhumun evliyalarınca örülen
Tarif edilmez güllerin yankısı gözlerin
Gözlerin kaç kişinin gözlerinde gezinir
Sen kaç köşeli yıldızsın

Fabrika dumanlarında resmin
Kirli ve temiz haritaları doldurmuşsun
Hâtırasız ve geleceksiz bir iç deniz gibi
Aşka veda etmiş topraklarda durmuşsun

Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Bir tek köşen bile ayrılmamışken bana
Var olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi benim
Ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim
Sen kaç köşeli yıldızsın

(1954, Nisan)


2.

Evlerinin içi ayna döşeli
Ayna hâtıra gözler ve sevmek
Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli
Bir köşe gidince bin köşe yeniden gelecek
Ayna hâtıra gözler ve sevmek

Evlerinin içi kabartma bahar
Köşelerinde keklik gibi bakıp duran saksılar
Halıları öpe öpe nakış yapar nakış gibi ayaklar
Siz söyleyin insan seve seve ölmez ne yapar
Köşelerde keklik gibi bakıp duran saksılar

Evlerinin içi yeni güllerden
Görülmemiş güneşleri görülmemiş gözlerine getiren
Sağ köşedeki entari sol köşedeki şapka
Beni katil suların ortasına bıraka
Katil sular güneşi gözlerinden götüren

Evlerinin içi gurur döşeli
Benim aşkım bin bir köşeli ah bin bir köşeli

(1954, Mayıs)


3.

Sen geldin ve benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi ve üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk

Konuştun güneşi hatırlıyordum
Gariptin yepyeni bir sesin vardı
Bu ses öyle benim öyle yabancı
Bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

Dişlerin öpülen çocuk yüzleri
Güneşe açılan küçük aynalar
Sert içkiler keskin kokular dişlerin
İçinden geçilen küçük aynalar

Ve güldün rengârenk yağmurlar yağdı
İnsanı ağlatan yağmurlar yağdı
Yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
Yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin

(1954, Mayıs)


4.

Taşların ortasında Leylâ'nın gözleri
Leylâ köşe köşe göz göz şiirin ortasında
Ben Leylâ'yı bulduğumdan yahut kaybettiğimden beri
Leylâ ya o adamın bardağında ya o dağın ortasında

Ben Leylâ gibi güneş doğarken uyanamam
Şehir gece gündüz benim içime uyur
Leylâ'yı götürüp Londra’nın ortasında bıraksam
Bir bülbül gibi yaşamasını değiştirmez çocuktur

Leylâ diyorsam kesik yanaklarıyla Leylâ
Üç köşeli dünyasıyla
Okuyla yayıyla yaylasıyla acımasıyla
Leylâ diyorsam şu bizim gerçek Leylâ

Biz seni işte böyle seviyoruz Leylâ

O gitti bize ağlamak kaldı kala kala

(1954, Aralık)


5.

Beni yeraltı sularına karşı iyi savun
Tırnağını taşa sürten yitik keçilere karşı
Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek
Senin bahtsız ve mesut Eyyub'un

Atların en güzel biçimini sessizce kalbime indiriyor
İçimde İstanbul çalkanırken bozbulanık çeşme
Bir dans için can vermeğe hazır bekliyorum
Sen orda gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme

Su akıyor birikiyor kan lekeleri
Kurtulsam diyorum bir eser buna engel
Öyle büyüyor öyle çoğalıyorsun
İstanbul kalmıyor

Hangi köşesinde huzur o köşesinde sen
Hangi köşesinde yeni çağlara uygun odalar
Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
Bir çeşme

(1956, Haziran)
Sezai Karakoç